"Bir gün Cevat Fehmiye, “ben zaten bu konuyu roman olarak tasarlamış, birkaç bölüm de yazmıştım. Onu bu yıl bitirmek istiyorum. Ama paraya gereksinmem var. Bana avans olarak bin lira verirseniz…”
Cevat Fehmi Bey, önüne bir kağıt çekti, yazdı, “git Ziya Beyden bin lira al,” dedi. Gittim bin lirayı aldım ki dünyalar benim. Beşiktaşta, Serencebeyde yeni yapılmış, daha da her yeri tamamlanmamış bir kat tuttuk. Ben yazmaya koyuldum. Yıllar yılı düşünmüşüm, ezbere biliyorum romanı.
1953 yılının o dehşet, görülmemiş kışı başlamasın mı? Bizde küçük bir çini sobadan başka bir şey yok. Sobada odun yakıyoruz. Aşağıdaki katın bacası bizim duvarın ortasından geçiyor. Thilda yatağın içine oturuyor, belini bacanın geçtiği duvara dayıyor, orada kitap okuyor. Ben de Erzurumdan aldığım kalın eldivenler elimde İnce Memedi yazmaya çalışıyorum. Arada sırada biraz odun bulursak evde düğün bayram..."