İnsanlar ömür denen şeyi ne de uzun sanıyorlar. Hiç bitmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç ölmeyecek gibi dolaşıyorlar. Oysa etraflarında o kadar ölüm var ki! O kadar çok ölen var ki etraflarında. Yine de ibret almıyorlar. Ölüm denen mecburiyetin bir gün onlara da geleceğini hiç getirmiyorlar akıllarına. Sanki ölenler hep diğerleri olacakmış zannediyorlar. İnsan ne kadar nisyana meyilli, unutmaya ne kadar alışık!
Ben aşkı isterim. Ve korkarım Allah'tan. Bana acı verecek diye değil, cehennem için de değil; seven sevdiğinden uzak kalmaktan korkar ya ben öyle korkarım işte. Ve cenneti beklerim. Mükafatım cennettir diye değil. Orada seven sevdiğine kavuşacak diye, O'nu bir kez olsa da göreceğim diye.
Dert, bela, darlık, yokluk geldiği vakitte de muhabbet ferahlık, bolluk geldiği vakitte de verenin Allah olduğunu anlat. Yokluğun rabbi de Allah bolluğun Rabbi de. Derdin Rabbi de O, muhabbetin rabbi de.
Allah'a inanan insanın özgür olduğuna inanıyorum. İnsan boynuna zincir atan, takan eşyadan ve öteki insanlardan, insanların tanrılaştırdığı kişi ve eşyadan insanı ancak Allah kurtarır. Yani insanı ancak Allah özgür kılar.