Her şey yararsız ve yararsızlığı beni çarpıyor. Yaşadığım her neyse unuttum, sanki biri anlatmış, ben de dalgınca dinlemişim. Ne olacağım hakkında hiçbir fikrim yok, onu da çoktan yaşadım ve unuttum belki de.
Hayatta adalet diye bir şey yoktur. Piyangodur hayat. Oysa ben yüzüme bir gülümseme oturtur, gerçeklerin suratına karşı kahkahamı atarım. Sen de benimle birlikte gülümse, kahkahanı at. Nasıl olsa günün birinde senin de vaden gelecek ama bu arada bol bol gülmüş olursun. Burası kapkaranlık bir dünya. Ben senin için aydınlatırım.
Mücadelesini verdiğim, uğruna gece yarılarına kadar gazyağı yaktığım şeyler beni düş kırıklığına uğratmıştı. Başarı mı? Nefret etmiştim ondan. Kabul ve onay görmek mi? Ölmüş ve küllere karışmıştı.
Hâlâ kitap okuyordum ama eskisi kadar şevkli değildim. Bugün hâlâ kitap okurum fakat artık hiçbir zaman hayatın ardındaki, yıldızların gerisindeki gizemlerin sırrına ermemi kulağıma fısıldayan, benim de ötelerden ve yukarılardan gelen bu çağrıya, gençlik coşkumun tüm görkemiyle uyduğum zamanki gibi okuyamayacağım.
"Gerçekten değerli, hatta eşsiz bulduğum tek şey var, o da zaman. Zamanını istediği gibi kullanan kişi mutludur, zengindir. Bense efendiler, yoksulun yoksuluyum."
Sırrı ve Yahuda'nın günahını biliyor musun sen? İsa'ya neden ihanet ettiğini?" diye sordu Üstat Leonardo.
"İsa'ya onu sevdiğini anladığı için ihanet etti," diye cevap verdi delikanlı. "Onu çok fazla sevmek zorunda kalacağını anladı ve kibri buna izin vermedi."
"Evet. Yahuda'nın günahı, kendi sevgisine ihanet edecek kadar kibirli olmasıydı,"
.,duygularımızın, bu berbat dünyada hakkı yenmiş duygularımızın labirentinde dolanıp duruyoruz ve her birimiz kendine göre rezil dünyadan bunun acısını çıkarmaya çalışıyor.
Kendimi yalnız ve isteğim dışında yaşamla tüm ilişkilerimden koparılmış hissediyor, aradaki uçurumu içimden gelen bir dürtüyle kendimi öğrenmeye, bilmeye ve anlamaya vererek kapatmaya uğraşıyordum.