Lura suların üzerine kondu, göğsünden yolduğu tüylerle bir yuva yaptı kendisine. Dünyada toprak, işte bu yüzen yuvadan oluştu. Yavaş yavaş büyüdü. Yavaş yavaş çeşitli yaratıklar çıktı ortaya. Bu yaratıklardan biri olan insan, hepsine üstün geldi.
Deniz, karanın meydana gelmesine çok kızdı ve o günden beri sakinleşmedi. O günden beri denizle kara arasında savaş sürüp gidiyor. Ve insanoğlu bazen denizle kara, kara ile deniz arasında, çok güç durumlarda kalıyor. Deniz, insanları hiç sevmez, çünkü insanoğlu denizden çok karaya bağlı...
Gündüzler gündüz, geceler gece olalıberi, tâ yaratılıştan beri, bu iki doğa gücü savaş halindeydiler. Denizle kara var oldukça, bu savaş, gündüzler boyu, sonsuza kadar sürüp gidecektir.
Bütün gündüzler, bütün geceler boyu...
"Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim.
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim,
Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım;
Çiğnerim çiğnerim, hakkı tutar kaldırırım."
"Bu bir his ki, metin ve sabit, hiç değişmiyor, gün geçtikçe daha kazanıyor, bu his ki, onunla ben, bütün hayatı kitapları daha iyi anlıyorum ve kendimi romanlardaki kahramanların çoğuna benzetiyorum, ne dersin? Nadir Bey, aşk budur, değil mi?"
"Yalnızlığın, ona alışanlara verdiği teselli, ispirtonun, düşkünlerine verdiği teselliden çok daha kuvvetli ve derindir. Ben bunu bilirim, ben kimsesizliğin huzursuz açık denizlerinde avare yüzmesini bilirim..."