"Bakım işi olmaksızın çalışmanın tarihini yazmak, sudan söz etmeden balık ekolojisini yazmak gibidir; sınırlı bir biçimde mümkün olabilirdi bu tabii, ama atlanmış noktayı bir kez fark ettiğinizde devam etmek zordur. En başından beri kapitalizmin ekolojisi cinsiyete, iktidara ve yeniden üretime yoğun bir ilgi duyuyordu. Bu meselenin ve bu meseleyle ilgili tarihin böyle tamamen bastırılmış ve çok kolayca unutulmuş olması bu en başta gelişen ilginin önemine işaret eder."
Ali Şeriati ’in kalemine çok aşina değilim. Onu biraz daha yakından tanımak niyeti ile bu kitabı elime aldım. Katıldığı bir konferansta yaptığı konumanın yazıya dökülmüş hali bu metin. İnsanın dört zindanı. İnsanı tutsak eden dört olgu üzerine konuşmuş yazar. Felsefi bir yaklaşımla düşüncelerini açıklamış. Yazarlara ve düşünürlere, kitaplara atıf
Dostlar aynı apartmanda oturduğum arkadaşımla 2 yıl sonra yüz yüze gelip tanıştık, bugün de 3 kez karşılaştık, hayat bazen böyledir :) Öğrencilerimden öğrendiğim çok şey var, en az onlara öğrettiklerim kadar kıymetli, gün geçtikçe bunu daha iyi anlıyorum ve minnettarım, bulunduğum konumda iyi ki dediğim nadir unsurlardan bir tanesi budur. Bir imtihanım var, uzun bir süredir dayanıyorum ama artık Rabbimden sonra elimden tutacak birine ihtiyaç duyuyorum. O döngüden çıkabilirsem hayat benim için yeniden başlayacak. Kaktüsüm evimin ışık ve hava koşullarında canlanamadı, çiçek açacağı bir yerde şimdi. Ne olursa olsun bir şey ait olmadığı yerde çiçek açamıyor. Umarım dikildiğimiz yerde biz de çiçek açarız sevgili okur. Bu siteyi de ağlama duvarına çevirdim ama benim tercihlerim kimsenin nezdinde makul bir zemine oturmak zorunda değil. İyi geceler diliyorum.
Yazarlık Yolunda
1. Yazı hakkında öğrendiğiniz her kuralı not edin. Bun- lar, "bir cümleye daima büyük harfle başlayın" ya da "hikâyede ilk olarak zamanını ve mekânını hatasız olarak kurgulayın" gibi her türlü kural olabilir. Bu kurallardan ya en çok ya da en az hoşunuza gideni seçin ve o kuralı çiğneyin. Bir şiir, hikâye ya
Bugün 15 Nisan pazartesi. Dün yurda geldim. Ve dün, evden yurda son gelişimdi, evden yurda son yolculuğumdu. İlk kez bu kadar garip hislerle adım attım bu yurdun bahçesine. İlk kez yurda farklı bir gözle baktım. Sanki yıllar geçmiş de yeniden gelmişim gibi. Biliyorum ki 2 ay sonra sınava girdiğimde birçok şey bitmiş olacak. Ve o zaman da içimde,
“Nedeni, ruhum, aklımdan çıkmamalı nedeni.
Siz, el değmemiş yıldızlar, söyletmeyin beni!
Nedeni önemli. Ama kanını akıtmayacağım yine de,
Yara izi bırakmayacağım onun o kardan beyaz cildinde,
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI
«Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.»
Uvertür
Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük.
*
Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Kitap 2 gün önce bitti ama şoku atlatıp düşüncelerimi yazabilmem için epey bir zaman gerekti gerçekten de. Tek kelimeyle anlatacak olursam, efsaneydi. Bolca şok, ihanet, aksiyon. Ve en çok da hüzün. Hem de normal bir hüzün falan değil, böyle kalbinizi düğümleyecek türden. Beklememe kesinlikle değdi, eğer fiyat konusunda sıkıntı yaşamayacaksanız
1. Özgürlüğün Sesi: Latin Amerika topraklarında yaşları küçük çocukları kaçırıp onları pazarlayan bir suç şebekesinin çökertilmesini ve kayıp çocukların bulunarak ailelerine geri dönmesini anlatan bu film gerçek bir yaşama ve olaya dayalı olarak çekilmiş polisiye dramasıdır. 👍
2. Öğretmenler Odası: Türk bir yönetmen olan İlker Çatak'a ait bu film, Almanya'daki bir okul üzerinden toplumsal kast sistemine, eğitime, mülteci olma, yabancı kalma gibi sistemin bariz sorunlarına ışık tutan orijinal bir film. 👍
3. Paris Anıları: Tesadüf eseri girdiği bir kafede terör saldırısına uğrayan ve hayatta kalan orta yaşlı bir kadının geçici hafıza kaybı yaşaması ve küçük parçalar halinde hatırlarken bir yandan da hayatını sorgulamssını perdeye taşıyan Fransız yapımı bu filmi de öneririm. Konusu itibariyle biraz ağır aksa da yaşla birlikte geriye kalan ama telafi edilmeye çalışılan zamanı ve geçmişte kaybedilen kişiyi tekrar bulmaya çalışmaya dair anlamlı bir çalışma 👍
4. Yannick: Yine bir Fransız yapımı bir film. Tek ve kapalı mekan filmlerini seviyorsanız izleyin derim. Bir tiyatro salonunda geçen bu aksiyonsuz aksiyon filmi bir yandan bize dayatılan seyirlikleri neden sorgulamıyoruz dedirtirken, Shakespeare'in hayat zaten bir oyun sahnesi ve bizlerde oyuncularıyız deyişinin vücut bulmuş hali gibi sanki 👌
5. Bar Fedaisi: Orijinali 1980'li yıllarda başrolünü yakın zamanlarda kaybettiğimiz Patrick Swayze'ın üstlendiği bir filmin yeniden uyarlaması. Bu kez daha fazla aksiyon ve daha az diyalogla çekilmiş tabi 🤷♂️👍
#thesoundoffredom
#theteacherslounge
#revoirparis
#yannick
#roadhouse
DALGALARDA
(…)
Su yaşamanın öbür adıdır ya yalan
Çoğu kez
Kişi mutluluğa erdi mi bir
Dalgalar birer ejderha olur çabucak
Oyar koparır yok eder çevresini
Yeniden biçim verir kendi coğrafyasına
İşte
Bütün kıyılarımla duyarım irkilirim
Dalgalar
Ta içeri ağızları – köpük köpük
Yeryuvarlağında dalgalar
Sakladığını haykırır dalgalar
Haykırır yosun
Haykırır balık
Haykırır Fenikelinin batık gemisi
Forsadaki tutsağın
Yüreği soluğunda boğulmuştur
Haykırır duyuyor musunuz? (…)
#Schopenhauer
*Yazar
#Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Savur Küllerini Anka
Selam yıldızlarım! Bugün uzun zamandır çıkmasını beklediğim Savur Küllerini Serisi’nin ikinci ve son kitabı olan “Anka” ile geldim. Kapak kesinlikle muazzam ve çok anlam dolu, en az ismi kadar.
İlk kitabın sonundan sonra, elbette böyle bir başlangıç bekliyorsunuz. Erda’yı o kadar anlıyorum ve ona o kadar çok hak veriyorum bu
"İvan İlyiç'in Ölümü Tolstoy'un bir mektubunda belirttiği gibi sıradan bir adamın, sıradan ölümünün kendi gözünden tasviridir." arka kapak yazısında geçen bu ifade kitabın en temel özeti aslında. Okurken insanı sarsan şeyse sıradan bir insanın sıradan ölümünün ne kadar büyük bir olay olduğunu idrak etmek. Hayır başkaları için değil. Ölen sıradan için. Kitaplar karakterlerin yaşamını anlatır çoğu kez, bu kitapta Tolstoy İvanın ölümünü anlattı. Hatta ölümünü bizzat İvan anlattı. Okurken karakterlerle yaşayan okurlar İvanla yavaş yavaş öldü. Henüz 2.sayfada ölüm haberi geldiğinde en yakın dostları mevkilerdeki kaymayı dert etti, çocukluk arkadaşı cenazeden çıktıktan sonra vint oynamaya yetişmeye çalıştı. Eşi ise alacağı maaşı çoktan biliyordu. Hayat herkes için devam etti. İvan içinse ölüm sürdü. Ne zaman ki İvan öldü ancak o zaman ölüm bitti diyebildi. Ölümün yaklaştığı bir insana yalnızlığın da koşarcasına geldiğini hiç acımadan anlattı Tolstoy. Sayfa sayısı az da olsa duraklayarak, sorgulayarak, dönüp yeniden okuyarak ilerliyorsunuz ama yine de okumuş olmaktan kesinlikle çok memnunum.
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202244,8bin okunma
Osmanlı ve Avrupalı seçkinlerden oluşan bir ilişkiler ağı içinde yer alan sanatçılar, panorama kelimesinin ilk kez duyulmaya başladığı günlerde İstanbul’un görsel imgesini yeniden kurgulamışlardı.
Bu sanatçılardan biri olan Melling’in kent tasviri kentin antik anıtları ya da kaybedilmiş eski ihtişamından ziyade mevcut görkemi ve güzelliğine odaklanıyor.
Birbirini takip eden panoramik manzaralar:
1- Galata’dan, Tophane, Cihangir, Üsküdar ve Kadıköy’ün görünümü
2- Galata’dan Suriçi, Fenerbahçe ve Adalar’ın görünümü
Antoine Ignace Melling, 1787
Kâğıt üzerine suluboya