Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Dedemin Radyosu
Kaza olduğunda kışmış, kar varmış, bana anlattığında ise yaz ayıydı ama ben de dedemle birlikte Havza yolunda karlar altında kalmıştım adeta… Haftalar sonra yolların açılmasıyla birlikte, haftada bir gün ilçeye dolmuş olduğu için ilçeye indiğinde ilk işi gazete aramak olan dedem, kaza haberinin olduğu gazeteyi bir esnafın bakkal tezgahında gördüğünü ve manşetinde kazanın olduğu gazeteyi rica ederek aldığını da söylemişti. Bundan ötürüdür ki, benim için 20 Ocak 1989’un mana kazandığı gün, 1992 yılının bir Ağustos gününde dedemin anlattığı hüzün dolu yaşanmışlıkların kalbime dokunması ve acıya sevdalanışımın ilk günüydü. 20 Ocak, benim için eski bir radyodan Samsunspor’u takip etmeye çalışan dedemdi...
Sayfa 50 - İstanbul Samsunsporlular Derneği Kültür Yayınları - 4. Kitap
Muzaffer Badalıoğlu :(
‘Dediğim gibi, Muzaffer vefat ettiğinde çok gençtim. Kızımız Selen de hayli küçüktü. Eğer bir anne olmasaydım; eğer bir evladım olmasaydı öylesi büyük bir acı karşısında bütün direncimi kaybedebilirdim. Muzaffer’i kaybetmiş olmaya dayanamazdım. Ancak geride bir evladımız vardı ve ben Selen’in annesi olarak hem hayata tutunmalıydım hem de Muzaffer için de yavrumuzu büyütüp, yetiştirmeliydim. Aradan geçen yılların ardından dönüp baktığımda çok şükür, amacıma ulaştığımı görüyorum. Kızımın babasının ismine layık bir evlat olmasını, büyümesini ve tahsilini gerçekleştirmesini gördüm. Üniversitedeki hocaları bile soyadını duyunca ‘sen Muzaffer’in kızı mısın?’ diye soruyorlarmış ona; çok sevilen ve hep iyi hatırlanan bir insanın evladı olmanın şerefi de ona özel bir duygu olsa gerek. Muzaffer’in ölümünden sonra kendi babam da dahil kimsenin babalar gününü kutlamadım. Ömrümün altı yılını onunla evli geçirmiştim. Üstelik Muzaffer, çok hassas ve sevdiklerinin üstüne titreyen bir eş ve baba idi. Her şey kader; ama bugün yeniden bir hayatım olsa ve sadece altı yılını yine birlikte geçirebileceğimizi bilsem, yine Muzaffer’in eşi olmayı ve yine anne olmayı tercih ederdim.’ Şükran Badalıoğlu
Sayfa 116 - İstanbul Samsunsporlular Derneği Kültür Yayınları - 4. Kitap
Reklam
Doğum Günümü Kutlamıyorum
Maalesef elim kazanın yaşandığı 20 Ocak tarihi benim doğum günüm. 1989’da on iki yaşımdan on üç yaşıma giriyordum ve bir daha da uzun yıllar doğum günümü kutlamadım. Bir şey aldılar, ettiler ama boğazımdan pasta geçmedi. Çocukken futbolu daha çok seviyorduk. Samsunspor da çocukluğumuzun masalsı takımlarından biriydi. Kaleci Fatih’e hayrandım mesela, çok iyi kaleciydi. Halbuki futbol gerçeği çok farklı. O dönem Samsunspor iki ayrı dönende süper takımlar kurdu. Kazadan sonra Serkan, Celil, Cenk gibi oyuncuların olduğu yapılanma da aklımıza kazanmış bir dönemdir. Özellikle Timofte Anadolu’nun Hagi’siydi. Türkiye’ye gelerek ligimizi şereflendirmiş en kaliteli oyunculardan bir tanesidir. İsmail Uyanık’ın olması, Samsunspor’un o yıllarında büyük bir olgudur. Günümüzde modern futbolda en önemli işlerden birisi neleri doğru yaptığınız. Uyanık çok başarılı bir başkandı. Ali Ece
Sayfa 120 - İstanbul Samsunsporlular Derneği Kültür Yayınları - 4. Kitap
Koyu Fenerbahçeliydim. Ancak maça ilk kez yirmili yaşlarımın başlarındayken gittim. Son gidişimde çok büyük küfürler ettim, lanet okudum. 4-0 yenildiğimiz bir Samsun maçının rövanşında kendi sahamızda yine kaybetmiştik. Dedim ya koyu Fenerbahçeliydim diye. Bela okudum Samsunlu futbolculara. Ancak ondan bir süre sonra Samsunspor otobüsü büyük bir trafik kazası geçirdi. 20 Ocak 1989 günüydü. Birkaç futbolcu öldü. Ben uzun bir süre, sanki kendi lanetimmiş gibi hissettim ve maça gitmedim. Son zamanlarda arada bir gittim stada; oradaki duygusal birlik, güç, algılarda başka yerlere taşır insanı. Küçük İskender
Sayfa 121 - İstanbul Samsunsporlular Derneği Kültür Yayınları - 4. Kitap
20 Ocak 1989 - Samsunspor Kazası
Takvimler 20 Ocak 1989’u gösteriyordu ve o kapkara günde ben, on yaşımdaydım. Kapkara yazmamın sebebi yalnızca mecazi manada değil. Çünkü, o kış günü hava gerçekten de kapkara idi. Şehir, siyah bulutların ablukası altındaydı adeta... Biz, Samsunlular gündelik işlerimizle uğraşıyorduk. Ve belki de çoğumuz, şehrimizin takımı Samsunspor’un Malatyaspor deplasmanı için o sabah yola çıktığından bihaberdik. Okuldan yeni dönmüştüm. Halen dün gibi hatırlarım. Eve geldiğimde, annem, “Samsunspor otobüsünün Havza yakınlarında trafik kazası geçirdiğini” söylemişti; ölenler varmış... Çocuk yüreğim tarifsiz bir kedere bulanmıştı. Televizyonumuz vardı; ama neden olduğunu hatırlayamadığım bir sebepten dolayı radyonun haberlerini dinliyorduk. Bayan sunucunun sözlerini büyük bir sükut içinde dinledik: “Malatya deplasmanı için yola çıkan Samsunspor kafilesi Havza ilçesi yakınlarında trafik kazası geçirdi. Kazada, otobüs şoförü Asım Özkan, teknik direktör Nuri Asan, futbolculardan Muzaffer Badalıoğlu ve Mete Adanır hayatlarını kaybetti. Yaralı futbolcular Samsun Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındılar. Sonrasında Zoran Tomiç de vefat edecekti.
İletişim Yayınları