Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
1984 | #kitapyorumu
.
George Orwell ile Hayvan Çiftliği kitabında tanışmıştım. Yazarın adeta dünyaya haykırıyormuşçasına bazı gerçekleri gözler önüne seriyor olması çok ilgimi çekti. Politikayı üstü kapalı şekilde hayvanlar üzerinden örneklendirip anlatması, hem keyif verici hem bilgilendiriciydi. Yazarın üslubunu bu kadar çok beğenmişken 1984
Homo Deus kitabında hayatın uzun vadeli geleceğini sorgulayarak insanların tanrı mertebesine yükselme olasılığını ve zeka ile bilincin nihai kaderinin ne olabileceğini göz önüne sermiştir.
Bu kitap, geleceğimiz hakkında daha yaratıcı düşünebilmemizi ve farklı davranabilmemizi sağlamak adına günümüz koşullarının köklerine iniyor. Tek bir nihai senaryo öngörerek ufkumuzu sınırlamak yerine genişletmeyi ve çok daha geniş bir seçenek yelpazesinden haberdar olmamızı amaçlıyor. Tekrar tekrar altını çizdiğim gibi, kimse 2050 yılında işgücü piyasasının, ailenin ya da ekolojinin ne vaziyette olacağını, hangi dinlerin, ekonomik sistemlerin ve siyasi yapıların dünyaya hükmedeceğini bilmiyor. Bununla birlikte, ufkumuzu genişletmek bizi daha kafası karışık hâle getirip eskisinden daha pasif kılarak istenmeyen sonuçları beraberinde getirebilir. Bu kadar çok senaryo ve ihtimal karşısında dikkatimizi neye odaklamalıyız? Dünya eşi benzeri görülmemiş bir hızla değişiyor ve biz baş edilmesi mümkün olmayan bir veri, fikir; vaat ve tehdit seline kapılmış gidiyoruz.
𝙱𝚒𝚗 𝙳𝚘𝚔𝚞𝚣 𝚈𝚞𝚣 𝚂𝚎𝚔𝚜𝚎𝚗 𝙳𝚘𝚛𝚝, yazarın geleceğe ilişkin bir kâbus senaryosudur. Ancak benim açımdan sık sık geçmişe yolculuk yaptığım, yaşanmışlıklar arasında benzerlerlikler bulduğum, gelecek ile beraber mâziye de ışık tutan bir başyapıt oldu.
Kitapta geçen "En geç 2050 yılına kadar şuan ki konuşmamızı anlayabilecek tek bir kişinin kalmayacağını
Kitabın da filmin de sonuna kadar arkasındayım tavsiye ediyorum...
Öncelikle kafamda denemek istediğim iki adet planım vardı. Birincisi herhangi bir kitabın önce kitabını okuyup sonra filmini izlemek, ikincisi ise yine herhangi bir kitabın önce filmini izleyip daha sonra kitabını okumak. Bu ikinci planımı labirent serisini okuyarak gerçekleştirmiş oluyorum. Öncesinde zaten filmi izlediğim için olayların tamamına hakimdim sadece aradan baya zaman geçmesi nedeniyle ufak tefek bulanıklıklar vardı onları da okurken tamamladım. Kitabı okurken olaylar filmdeki sahnesiyle beraber teker teker gözümün önünde yaşanıyordu muhteşem bir histi...
Kitabın asıl konusuna gelecek olursak da; Dünyaya ışıl denen bir virüs musallat oluyor yıl tabi 2050 mi desek 2400 mü desek yani öyle ileti tarihli bir zaman. Virüsün yayılmasına engel olamayan ülkeler birleşerek ortak bir hükümet oluşturuyorlar bunun adına da "İSYAN" diyorlar ve virüse bağışık olan çocukları toplayıp hafızalarını silip bir yığın testten geçirerek neden virüse yakalanmadıklarını bulmaya çalışıyorlar. Thomas ve Teresa da İSYAN için çalışırken birden kendilerini bu deneylerin içinde buluyorlar....
Deneylerin birincisi dört adet kapısı bulunan yüksek duvarlar ve ızdırap verenlerle çevrili bir labirentten çıkmayı başarmak...
Eğer zamanında labirentten kayrana dönemezsen ızdırapverenler ile korkunç bir gece geçirmek zorundasındır...
Hkübūtøpia diyor ki:
Kitapları çok seven amaa çok okuyamayan(artık 3 günde bir kitap şartı koydum) biri olaraktan 15 günde aralıklarla okuduğum ve bu yüzden tam anlayamadığım bu kitabın çarpıcı kurgusu bile beni etkilemeyi başardı.Bir çoğumuzun beyninde dağınık bir şekilde bulunan düşüncelerin sistemleştirilmiş hâli,,Distopya olmasına rağmen sanki var olan dünya kitabın bir minyatürüymüşçesine hayatımıza tanıdık sahneleri vardı.Aslında hepimiz Winstonuz sadece insan olmanın verdiği hakları isteyen bir şekilde düzene başkaldırıp bazen sonuç alıp ,çoğunlukla sonuç alamayan .
Kitapta dikkatimi çeken diğer nokta tabi ki DİLdi .Dili sürekli değiştirip kültürü ,tarihi ,geçmişi yok etmeye çalışıp insanların düşünmesini engellemek...
Türkçe'nin çok geniş kelime haznesi veee benim 1000 kelimelik belki dahada az kelime dağarcığım ,,,sürekli telefonun(tele-ekran) başında boş geçen zamanım ,,,kim bilir belki de birileri biryerde bunları bilerek planlanmıştır (azıcık hayal gücü ),,
Velhasıl okunması gerekilen bir kitap en azından 2050 yılına dek ...
Seriye başladım bir kere :)
Çocuk istismarı üzerine yazılmış katili kitabın başından belli bir polisiye gerilim kitaptı. Katilin en başından isim verilmeden açık edilmesi kitabın esrarını ve heyecanını düşürdü benim için ama yine de okunabilir derecede bir merak söz konusuydu. Çünkü işlenen tek tip cinayetlerin neden işlendiğini son sayfalara kadar öğrenemiyorsunuz. Kitap 2000 'li yılların başında yazılmasına rağmen kitapta anlatılan anlatılan olay örgüsü 2050'li yıllarda geçiyor. Yazar kendince hayal gücünü konuşturup o zamanki teknolojini gelişmişliğini kullanarak anlatmış ama 2020 yılında olup da günümüzle pek pekişmediğini de görmek modumu düşürmedi değil. Bu serinin tesadüfen ilk önce 5. kitabı elime geçmişti. Sırasıyla okumak gerekir düşüncesine sahip biri olduğum için de serinin ilk dört kitabını da satın aldım. Seriye ilk kitabından her ne kadar ısınamasam da kalan dört kitabı okumaya devam edeceğim tabi ki.
272 syf.
7/10 puan verdi
Merhabalar,
MegaTech, “2050’de teknoloji anlamında insanlığı neler bekliyor?“ sorusuna yanıt bulmaya çalışan fütüristik bir kitap. Her biri konusunda uzman olan 20 önemli ismin yazılarından oluşuyor. İlk kısımda temel prensipler kısaca anlatıldıktan sonra, sonraki kısımlarda geleceğimizi şekillendirecek teknolojiler ve fikirler, avantajlarıyla ve dezavantajlarıyla ele alınıyor.
Her ne kadar 2050’de bizi neler beklediğini tahmin etmek çok zor olsa da, gelecekte hangi teknolojik ilerlemelerin savunma, bilişim, tarım, sağlık, enerji ve malzeme gibi alanları etkileyebileceği üzerinde kafa yormak için harikulade bir eser.
Herkese keyifli okumalar.
Okuma seçeneği olarak arzu ederseniz bir tık farkla okuması daha keyifli, resimli ve estetik boy alabilirsiniz.. (: t.co/EjcDGJCq2v
Dünya yuvarlaktır. Dönmeyi bilmeyen düşer. Sözü ile başlıyordu kitap ve nasıl dönmeli -tabii fiziken değil- anlatıyor. Dünden bugüne savaşlara sebep olan dürtünün korku olduğunu ve bunun nihayetinin olmayıp
Bir Sapiens olmasa da çok iyi bir kitap gerçekten. Homo Deus'ta yarım bıraktığı noktaları daha da detaylandırıp kehanetlerini ortaya koymuş yazar. İşin kötü tarafı 2050 - 2080 yılları için öngördüğü kehanetlerin 2020 yılında gerçekleşmeye başlaması.
Harari görüşlerini sevdiğim ve çoğuna da katıldığım bir yazar ve tarihçi. Umarım daha çok kitap buluşturur okurlarla.
Kitaba başlama nedenim, Wittgenstein felsefesine bir giriş yapmak ve böylece kendi eserlerini okurken biraz daha bu düşünceleri oluşturan süreci anlamaktı. Kitabın bu anlamda yararlı olduğunu söyleyebilirim. Fakat yer yer Wittgenstein ve Karl Popper'ın hayatından çok gereksiz ayrıntıları vermesi kitabu okumamı zorlaştırdır. Her ne kadar
