Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kurzveil və Aubri de Qrey isə daha nikbindir. Onların fikrincə, 2050-ci ildə sağlam bədənə və etibarlı bank hesabına sahib olan hər kəs hər on ildən bir ölümə kələk gəlib, ölməzlik qazana biləcək.
İnsanlar, Sanayi Devrimi'nin başından bu yana atmosfere 365 milyar ton karbon eklemeye yetecek kadar fosil yakıt -kömür, petrol ve doğal gaz- tükettiler. Ormanların yok olması 180 milyar ton daha ekledi. Bu rakama her yıl yaklaşık 9 mil­yar ton daha ekliyoruz; miktar her yıl yüzde altıya varan oranlarda artıyor. Tüm bunların sonucunda, günümüzde havadaki karbondi­oksit konsantrasyonu -milyonda 400'den biraz daha fazla- son 800 bin yıldan daha yüksek. Büyük olasılıkla, son birkaç mil­yon yılda olduğundan da yüksek. Mevcut trendler devam ederse, 2050 itibariyle karbondioksit konsantrasyonları sanayi öncesindeki seviyelerin kabaca iki katına, milyonda 500 üzerine çıkacak. Böyle bir artışın ortalama küresel sıcaklıklarda iki ila dört derece arasında bir artışa neden olması bekleniyor; bu da geride kalan buz dağlarının büyük bölümünün yok olması, alçak rakımdaki adala­rın ve kıyı şehirlerinin sular altında kalması ve Kuzey Kutbu'nun erimesi de dahil olmak üzere, dünyayı değiştirecek çeşitli olayları tetikleyecektir.
Sayfa 137 - Okuyan Us.
Reklam
Elbette. Şahlanacağız! 2050'de süper güç olacağız. Deh dıgıdık dıgıdık dıgıdık!
Varsayalımismail

Varsayalımismail

@Kitaphan
·
09 Nisan 00:58
NE DİYORSUN SEN? GELECEĞİ GÖRÜYOR MUSUN YANİ? HER ŞEYİ? BİZİ?
2050'nin dünyasında yaşayabilmek için sadece yeni fikirlerle ürünler icat etmek yeterli gözükmüyor önce insanın kendi kendisini tekrar ve tekrar inşa etmesi gerekecek
Yüzyıl ilerisini görmek
Küresel savaşlar, nüfus eğilimleri ya da teknolojik değişim­ lerin ayrıntısına girmeden önce, benim uyguladığım yönte­ mi anlatmak istiyorum. Bu yöntem benim tahminlerimi na­ sıl yaptığımı ortaya koymaktadır. Ben 2050 yılında olacağını öngördüğüm bir savaşın ayrıntılarını verdiğimde ciddiye alı­ nacağımı sanmıyorum. Ancak o dönemde meydana gelecek savaşların nasıl olacağı konusunda anlattıklarım bazı verilere dayanmaktadır. Bu savaşın tarafları konusunda yaptığım ön­ görüler de şimdiden belirli olan bazı olgulara dayanmaktadır. ABD - Meksika sürtüşmesinin dayanakları şimdiden ken­ dini gösteren bir olgudur ve yıllar boyunca yapılan verilere dayanmaktadır. Benim burada yapmaya çalışacağım şey bu olayların neden ve nasıl olacağıdır.
Bütün bunların alhnın çizilmesi yirmi birinci yüzyılın en önemli olgusudur: Arhk nüfus patlamaları yaşanmamakta­ dır. 2050 yılında, gelişmiş endüstriyel ülkeler büyük oranlar­ da nüfus kaybına uğrayacaklardır. 2100 yılında, gelişmemiş ülkelerde bile nüfus oranlarının sabitleneceği şekilde doğum oranları düşmüş olacakhr. Tüm küresel sistem 1750 yılından beri sürekli olarak artan nüfus üzerine temellenmiştir. Daha fazla işçi, daha fazla tüketici, daha fazla asker-her zaman için bu beklenti içinde olunmuştur. Yirmi birinci yüzyılda, bu beklenti sona ermiş olacaktır. Tüm üretim sistemi değişim gösterecektir. Değişim dünyanın teknolojiye bağımlılık açı­ sından daha büyük bir yapı içinde olmasını gerektirecektir­ özellikle robotlar insan iş gücünün yerini alacaktır ve yoğun­ laştınlmış genetik araştırmalar üretim modellerinde değişim yaratacaktır.
Reklam
İnsanın gözünde her şey karmaşık ve her şey birbirini etkiliyor.
İnsanığlunun tarih boyunca genellikle şaşkın ve korkmuş bir biçimde koşuşturduğunu belirtti. İnsanoğlu bir dakika durup olanları düşünmüyor, en yakın geçmişini bile incelemiyor ve diğer insanları kesmekle uğraşıyor.
Fransız devrimi sırasında yaşanan teajedileri anlatırken aslında savaşın barbarlığını açığa çıkarıyor, ideolojinin toplumşarı savaşa ittiğini, kendilerini bir lidere adamasına ve etik açıdan en düşük seviyeye inmesine neden olduğunu gösteriyordu...
Dünya yuvarlaktır Dönemyi bilmeyen düşer...
Reklam
192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
SIFIR NUMARALI YOLCU "Yaşam geri döndürülemez eşsiz anlar zincirinden oluşuyordu ve her şey birbirine, tekrar edilmemek üzere bağlıydı." "Zamanla beraber harekete geçiyor, organize oluyor, plan yapıyor, her saniye tükendiğini bildiğimiz hayatta iz bırakmaya çalışıyorduk." Yıl 2050 ve tüm dünyayı Gaya ismi verilen makina yönetiyor. Savaşlar, açlık ve salgın hastalıkları bitirmiş olsa da tüm kararlarımız, yiyeceğimiz yiyeceğe kadar onun tarafından belirlenmesi, takılan çip sayesinde duygularımızı bile bilen bir yapay zekâya bağlı olmak ürkütücü. Eseri okurken bilim kurgu filmi izliyor hissine kapıldım. Yazılanlar yakın gelecekte yaşanır gibi geliyor. Teknoloji hızla ilerliyor ve belki de tüm dünyayı bu eserde olduğu gibi makinalar yönetecek. Biz insanoğlu kafese kapatılmış bir köle gibi onun bizim için planladıklarını yaşayacağız. Umarım bu korkutucu şeyleri yaşamayız. Ben okuduklarımdan epeyce etkilendim, Sofya ile birlikte yaşıyor gibi hissettim. Hele ki bir de Gaya tarafından oluşturulan, kusursuz şekilde olan Han aklımı alt üst etti. Yapay zekânın kendini geliştirerek genel zekâya dönüşmesi, insanların artık ona müdahale edememesi... Ara ara bazen karşıt oldum, bazen hak verdim. Ancak aklım bulandı ve arafta kaldım. Hani derler ya her şeyin fazlası zarar diye. Bence teknolojide de geçerli bu. Ileri teknoloji korkutucu, belki insanlığın sonu... Güzel ve etkisinde kaldığım bir eser okudum. Yazarımızın emeğine yüreğine sağlık. Sevgiyle... #pınaryücelsarı #sıfırnumaralıyolcu #okudumbitti #yorum Pinar Yucel Sari AZ Kitap Yayınları
0 Numaralı Yolcu
0 Numaralı YolcuPınar Yücel Sarı · Az Kitap · 010 okunma
Yüzyıllar önce, insan türü yavaş yavaş bilgi biriktirebiliyor, siyaset ve ekonomi de sakin bir ritimde değişiyordu. Bugün bilgimiz aşırı bir hızla artıyor ve teoride dünyaya gitgide daha iyi anlıyoruz. Ancak aslında tam tersi gerçekleşiyor. Yeni bilgiler daha hızlı ekonomik, sosyal ve siyasi değişimlere neden oluyor; biz ne olduğunu anlama çabasıyla bilgi birikimini çoğaltıyoruz ve bu da daha büyük dalgalanmalara yol açıyor. Zamanla günümüzü anlamakta ve geleceği öngörmekte daha da zorlanır hale geliyoruz. 1016 yılında Avrupa'nın 1050'de nasıl bir yere benzeyeceğini tahmin etmek görece daha kolaydı. Şüphesiz hanedanlıklar yıkılabilir, işgal edilebilir ya da doğal afetler olabilirdi. Ancak 1050'de Avrupa'nın hala krallar ve rahipler tarafından yönetilen, çoğu sakini kıtlık, salgın ve savaşlardan perişan olmuş köylülerden oluşan bir tarım toplumu olacağı açıktı. Oysa 2016'da, 2050'de Avrupa'nın neye benzeyeceği hakkında hiçbir fikrimiz yok. Siyasi sistemin ne olacağını, iş gücü piyasasının nasıl yapılandırılacağını ya da çalışanların nasıl bedenlere sahip olacağını bile söyleyemiyoruz.
-Size HPV aşısı yapacağız diyorlar. -Dünya sağlık örgütü diyor ki 2050 ye kadar insanların yüzde yetmişi kanser olacak. -İçimizdekiler de diyor ki bilim karşıtı cahil nasıl aşı olmazsın. (Hepsi bilim işte naparsın)
"En geç 2050 yılına kadar, şu andaki konuşmamızı anlayabilecek tek bir kişinin kalmayacağını hiç düşündün mü, Winston?"
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.