21-22 Ağustos'taki son Anafartalar muharebesine ise, tam 6 tümen sürdüler. Bütün gemileri Türk topraklarına gene cehennemler kustular. Ama bu saldırının sonu da tam bir başarısızlık oldu. İşte ondan sonra anlaşıldı ki, Gelibolu yarımadasında artık, kendilerine yapacak iş yoktur. Yani Çörçil'in hatıralarında belirttiği gibi: "Türkler öyle bir savunmaya girişmişlerdi ki, canlarını veriyorlar, ama vatan topraklarından bir karış yer bile vermiyorlar..." Böylece, netice artık belirmeye başladı. Düşman bütün taarruzlarını durdurdu. Çanakkale cephesinde siper ve lâğım muharebeleri başladı. Fakat taarruzlarla alınamayan neticeleri, siper ve lâğım muharebeleriyle almaya imkân yoktu. Nihayet 19-20 Aralık 1915'te düşman kumandanlığı, sessizce ve önce Arıburnu-Suvla (Anafartalar) cephelerini boşalttı. Askerlerini kaçırdı. Topraklarımızı terk etti. 3-9 Ocak 1916 günlerinde de Seddilbahir cephesini bırakıp, bütün Gelibolu hareketini tasfiye etti. Filolar son veda toplarını attılar, sularımızdan çekildiler. Macera, Britanya İmparatorluğu ve müttefiklerinin yenilgisi ile bitti. Ona, maddi kıymet kapılarını bir tarafa bıraksak bile 200.000 insana ve Birinci Dünya Harbi'nin en büyük prestij kaybına mal oldu ve perde kapandı.¹ İngiliz yazarı Alan Moorehear, Gelibolu kitabında şunları yazar:
"O genç ve dâhi Türk Şefinin (Mustafa Kemal'in) o esnada orada bulunması, müttefikler bakımından, talihin en acı darbelerinden biridir."