Şu andan bakan bir insan için tarihte yaşanmış büyük olaylar çok küçük şeyler gibi gelir. Bu büyük olaylar hakkında bir şeyler okuduğumuzda bizim zamanımızdan o olayları yazmış kişileri okuruz. Savaşları, sürgünleri ve yenilgileri genel olarak biliriz. Olayları gören insanlar kadar bilmeyiz mesela. Herhangi bir savaşta ailesini kaybetmiş bir insan
21 Mayıs 1864, Çarlık Rusya’sının 155 yıl önce Çerkesleri vatanlarından sürdüğü tarih. Resmi olmayan rakamlara göre 1,5 milyona yakın Çerkes sürgüne tabi tutuldu, 400 bin ila 500 bine yakını ise açlık, salgın hastalık, zorlu yolculuk nedeniyle hayatını kaybetti.
Srebrenitsa’da Bosna halkının, Hocalı’da Azerbaycan halkının, 21 Mayıslarda Çerkes halkının acısını derinden hissedip paylaşabilmek insan olmak noktasında birer zorunluktur. İnsanca ve birbirimizi anlayarak yaşadığımız, birbirimizin acılarına kayıtsız kalmadığımız bir dünya diliyoruz…
“Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem.”
Saygıyla anıyoruz..🌹🌹🌹🙏🙏🙏
Büyük Çerkes Sürgünü;
"Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem ” Çerkes Sürgününe tanıklık
20 Mayıs 2011 tarihinde Gürcistan Parlamentosu, 1860'lar da Çerkeslerin Rusya İmparatorluk Ordusu tarafında " önceden planlanmış" bir şekilde kitlesel olarak katkedilmelerini soykırım olarak niteleyen bir kararı kabul etti.Söz konusu kararda ayrıca, hayyatta kalan fakat anavatanlarından sürülenlerin ve bunların torunlarının mülteci olarak kabul edilmesi gerektiği belirtiliyordu. Bu hamle, Çerkes soykırımının yanı sıra Çerkeslerin kendilerinde de 1864'te ulusça yok edildikten sonraki on yıllar boyunca tüm dünya tarafından uyutulmuş olmaları nedeniyle okudukça çarpıcıydı.
Beni çok etkileyen bir kitabı paylaşmak istiyorum sizlerle: “Adsız Roman 1864”..Şu hayatta yersiz yurtsuz kalmaktan daha kötü bir şey yok sanırım. Kendi vatanından kopartılmak, sürgün edilmek. Bu kitap Çerkes Sürgününü ve Soykırımını anlatıyor. Yıllarca çektikleri sıkıntıları, verdikleri savaşları. Kuzey Kafkasya’dan Karadeniz’e göç eden Çerkes halkları göç öncesinde ve sonrasında derin acılar yaşamıştır.
Köyleri Ruslar tarafından yakılıp yıkılan, dağlardan kıyıya inen; haftalarca teknelere binmeyi beklerken sahilde açlıkla, hastalıkla mücadele etmişlerdir.
Teknelere binebilenlerin bir kısmı da fazla yolcu alındığı için batan teknelerde boğulmuştur.
Romanda anneannesi tarafından kaleme alınan Adsız Roman’ı, satmak istediği küpün içinde bulan Neri ve Aras’ın öyküsü ile Janset-Jankat-Elbruz’un 1864 deki öyküsü birbirine paralel gitmektedir.
Karar, aklın durması halidir. Durduğun yeri doğru seçemezsen, ömür boyu ‘keşke’ler düşmez dilinden...
Bu kitap hakkında daha o kadar çok şey anlatabilirim ki, gerçekleri anlatan, içinde bolca bilgi bulunan bu romanı kesinlikle okumalı ve kitaplığınızda bulundurmalısınız...
Rus mezalimliğinden nasibini alan bir diğer toplulukta Çerkezlerdir! Ruslar, Kuzey Kafkasya’nın yerli halkı olan Çerkezler’i (Adıgeleri) 1864 yılı itibariyle sistematik işkencelerle göç etmeye zorlamaya başlamış ve tam anlamıyla bir soykırım yapmıştır. Bir de bu soykırımın yıl dönümü olan 21 Mayıs tarihini ‘Kutsal Fetih Günü’ olarak
"Babamın mezarı Kafkasya'da, annemin
Varna'da, kardeşlerim ise Plevne'de kaldı... Mezarlarımız bile ayrı topraklarda... Allahım bir sürgün daha yaşatma bize," diye sabahlara kadar ağıtlar yakıp dualar etmişlerdi.
1) 1552 yılında Kazan, 1556 yılında Astrahan hanlıklarını işgal eden Ruslar Çar VI. Ivan döneminde yayılmacı politikalarını Kafkasya'ya yöneltti.
2) 1567 yılında Çar VI. Ivan'ın Kaberdey topraklarına saldırmaya başlamasıyla tarihe Kafkas - Rus Savaşları olarak geçecek olan savaşların ilk aşamasına girilmiş oldu. Rusların Kuzey Kafkasya