Leylâm, merhametsiz ömrüm,
Suskun, uzanmış, seni yaşıyorum. Hastalığım grafikte birdenbire yükseldi. Doktorsuz, eczanesiz, sıhhıyesiz, Allah’ın belâsı bir köydeyim. Aileme, gözleri görmez olmuş anama yalan söylüyorum. Hastalığımı anlatamıyorum. 140 liraya 5 kişi geçiniyorlar. Ben de cabası... Bu korkunç kaos içinde sen, yeşil ve derin huzur, kafamdasın. Kurtuluşumu, her şeyimi, dünyayı sevmemi sana bağladım, sana borçluyum. Asıl peygamber olan sensin. Yeryüzünde günahsız tek insan sensin. Ve ben, orada yanında kalmam gerekirken, eşşek gibi buraya geldim. Belâmı da buldum. Oh olsun!
Kırk yıl cevap almasan benden, gene yaz…”
… “Dünya dünya olalı kimselerin benim gibi sevdiğini ve sevebileceğini sanmıyorum. İnandığım en kesin gerçek bu canım.” Dönem şairlerinin aşkı büyük olur ama Ahmed Arif’in Leyla Erbil’e duyduğu aşk bir başka; çok daha derin! Aşkının karşılığını alamamış, Leyla Erbil onun aşkını dost olarak cevaplamış
“Kırk yıl cevap almasan benden, gene yaz…”
…
“Dünya dünya olalı kimselerin benim gibi sevdiğini ve sevebileceğini sanmıyorum. İnandığım en kesin gerçek bu canım.”
Dönem şairlerinin aşkı büyük olur ama Ahmed Arif’in Leyla Erbil’e duyduğu aşk bir başka; çok daha derin!
Aşkının karşılığını alamamış, Leyla Erbil onun aşkını dost olarak cevaplamış
Leyla Mihrinaz Engin
Yıllarca kitaplığımızın en nadide köşesinde durdu “Hasretinden Prangalar Eskittim” adlı şiir kitabı. Kitaptan ezberlediğimiz, sevgili ile paylaştığımız, şarkılaştırdığımız şiirleri oldu Ahmet Arif’in. Mevcut şiir kitabından isyanı, zulmü, zindanı, direnişi, devrimciliği ve hasreti zaten biliyorduk. Kimimiz devrimciliğe yordu,
Kurtuluşumu, her şeyimi, dünyayı sevmemi sana borçluyum. Asıl peygamber olan sensin. Yeryüzünde günahsız tek insan sensin. Ve ben, orada yanında kalmam gerekirken eşşek gibi buraya geldim. Belamı da buldum. Oh olsun!