Dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in "endişe edecek bir şey yok" deyişini... Başbakan Tansu Çiller'in aklımdan çıkmayacak,"neyse ki otelin dışındakilere hiç bir şey olmamıştır" sözlerini de unutmadım, unutmayacağız...( Zeynep Oral)
Kitapta 32 değerli insanın Madımak katliamı ile ilgili görüş, düşünce, duygu veya anıları yer alıyor. Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Öner Yağcı,Haydar Ergülen, Hilmi Yavuz gibi ustaların yanında babasını orada kaybeden Mazlum Çimen ,Eren Aysan ve Zeynep Altıok' un hislerini, acı kardeşi olan Ahmet Taner Kışlalı'nın kızının da duygularını buluyoruz.Bazı bölümlerde gözlerimin dolduğunu itiraf ediyorum. Biz aydınlarını devlet eliyle yakan bir ülkede yaşamanın acısını taşıyor ve yaşıyoruz maalesef.
Kitabın sonuna karikatür bölümü eklenmiş, bu iyi bir düşünce ama biraz daha olabilirdi. Ancak ben o günleri ve o değerli insanları tanımayanlar için fotoğraf da eklenmesi gerektiğine inanıyorum. Küçük bir eleştiri daha kaybettiğimiz tüm canların ismini okuyamıyorum maalesef. Davut Suları , Nesimi Çimen, Hasret Gültekin dibi bazı değerlerimizin sadece bir iki yerde adı geçiyor.Onların da ailesinden birilerinin yazıları olabilirdi.
Yine de bu acıyı, bu yarayı unutmamak, unutturmamak için okuyalım.
Bir anne beni bir odaya sokuyor.Yan yana iki yatak duruyor."Burada beraber uyurlardı." diyor. Başının ağrısı hiç geçmemiş, başına bir tülbent bağlamış, öyle geziyor evin içinde ruh gibi.İki kızı birden yakılınca demek bir anne kafasını bir bütün halinde tutabilmek için başının etrafına bir tülbent dolayıp iyice sıkıştırıyor ki...Daha kaç anne gördüm böyle. Beyinleri acıdan parçalanmasın diye kafataslarını iyice saran. ( Ece Temelkuran)
Bu nasıl bir ülke ki bütün bir yüzyıl tarihinin sayfalarından devrimci, namuslu, barışçı,yurt ve insansever insanlarının, aydınlarının , yazarlarının, şairlerinin kanı sızmakta. (Aralık Behramoğlu)
Sivas Katliamı'nın üzerinden 2 Temmuz 2018'de yirmi beş yıl geçmiş olacak. 68 kusağı önderlerinin katledilmelerinin üzerinden de elli yıla yakın zaman geçti. Ülkemizde yirminci yüzyıl baştan sona, devrimcilere; doğru, adil, insana yaraşır bir yaşamı savunanlara karşı, devlet eliyle, egemen çevreler ve kiralık katillerince islenmiş cinayetlerle dolup taşıyor.
Bu nasıl bir ülke ki bütün bir yüzyıl tarihinin sayfalarından; devrimci, namuslu, barişçı, yurt ve insan sever insanlarının, aydınlarının, yazarlarının, şairlerinin kanı sızmakta.
Sivas'ta, 2 Temmuz 1993'te, azgın, cahil, kışkırtılmış bir güruhun, vahşice, kan dökücülükle, kıyıcılıkla saldırarak, ateşle yakıp dumanıyla boğarak katlettikleri; aralarında çocukların, çocuk denecek yaşta ergen kız ve erkeklerin, olgunluk yaşında sanatçı ve aydınların bulunduğu topluluk, tek tek ve topluca güzel insanlardı. Onlar, kendilerine saldıranların da içinde olduğu kitlelerin; sömürülen, cahil bırakılan insanların haklarını savunan kisilerdi. Kimse böyle bir ölümu hak etmez, onlar hiç hak etmemişlerdi.
"Sivas Davası", hukuken sona ermiş olsa da toplumsal açıdan "bitmemiş bir dava"dır. Olaydaki "derin devlet" parmağı araştırılmamış, binlerce kisinin örgütlü olarak yer aldığı bu kanlı olayın gerçek sorumluları ve eylemin ardındaki karanlık güçler ortaya çıkarılamamış, yalnızca maşalar ve piyonlar cezalandırılmıştı.
"Ozanlar Kenti" Sivas'ı "Ölü Ozanlar Kenti"ne dönüştürenlerin her daim yakasında olacak ellerimiz! Abdullah Rıza Ergüven'in dediği gibi:
Hep o kıyımcılar
ellerinde kan, çamur, irin
bin dört yüz yıldan beri!
Sivas'ta ölenleri unutmadık
Sivas unutmadı bizi...
Aradan geçen çeyrek asra rağmen Sivas'ta canımızı, canlarımızı yakan o ateş hala yanıyor; ülkemizin farklı yerlerinde farklı biçimlerde yüreğimizi yakmaya devam ediyor. Bugün ülkemizde giderek sistematik bir hale gelen şiddet nedeniyle mağduru ve kurbanı oldugumuz her saldırı, her katliam bir öncekinin acısını yeniden yaşatıyor, yaralarımız kabuk bağlamadan yeniden kanatılıyor.
Yangının külleri soğumadı, dumanları dağılmadı, alevlerin sesini bastıran çığlıklar bir gün olsun duyulmaz olmadı. Öyle ağır, öyle zor olsa da bu yükü taşımak bir an olsun yitirdiklerimizin hatırasını yaşatmaktan, katillerinden hesap sormaktan vazgeçmek aklımıza takılmadı.
Sivas yangınını söndürmeye Sivas'ta katledilen şair Metin Altıok'a kulak vererek başlayalım hep birlikte;
Ölsem ayıptır, sussam tehlikeli;
Çok sevmeli öyleyse, çok söylemeli.