BEYAZ LÂLE
Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Hiçbir şey yapmamazlık bunu nasıl yenmeli?
Basitçe kendinize sorun yapılmamış bir işi düşündüğümde aklıma hemen hangi düşünceler geliyor sonra bu düşünceleri bir kağıda yazın yazdıklarınız bir takım uyumsuz tavırları kavram hatalarını ve hatalı varsayımları yansıtır hissizlik endişe ya da bunalma duygusu gibi motivasyonunuzu engelleyen duyguların
Dikkatli iki çağdaş gözlemci birbirine ters düşüyor. Kadınlar eğitilebilir mi eğitilemez mi? Napoléon eğitilemeyeceklerini düşünüyordu. Dr. Johnson'sa tam aksini.² Ruhları var mı yoksa ruhları yok mu?Bazı barbarlar olmadığını söylüyor. Öte yandan diğerleri kadınların kutsal olduğu görüşüyle onlara tapıyor.3 Bazı bilgeler akıllarının daha kıt olduğunu öne sürüyor, diğerleri daha derin bir farkın dalıga sahip olduklarını. Goethe onları el üstünde tutuyordu; Mussolini ise onları hakir görüyor. İnsan nereye dönse erkeklerin kadınlarla ilgi düşüncelerine rastlıyordu ve herkes farklı bir şey düşünüyordu. ..
Ne yenilik varsa bu Mehmet Yaşar getirmiş buraya zaten. Yazlık kenef onun, kazılmış kuyu onun, yer üstüne yaptırılmış oda onun. Köyün en uyanık insanı. Bir de kavaklık yapmış köyün dışına. Adana'dan göçüp gelmesinin bunları yapmasında büyük rolü var. Siyasal yönden de büyük bir aşamaya gelmiş Mehmet Yaşar: Eskiden köyü demokrat demokrat iken 3 Haziran 1960 günü halkçı olmuş. Şimdilerde ortanın sonundayım diyor. Dikkat edin, ortanın solunda değil, ortanın sonunda. Artık bu deyimin onun içindeki kavramı neyse, o da böyle bir yol tutturmuş. Ben nişanlı değilim, kime olsa dönerim. Bu işin İşçi Partisine kadar yolu var arkadaş! diyor ...
Kardeşimin yanına gidip cansız, boş yüzüne bakınca ondan geriye bir şey kalmadığını çok iyi anladım. Başım bir balon gibi yükselmeye, benden uzaklaşmaya başladı. Artık yukarıdan gördüğüm oda, oyuncak bir bebek evinin bir odasına benziyordu. Biz de küçük oyuncaklardan ibarettik.
Youngsoo’yla bir daha asla konuşmayacaktık. Birbirimizin büyüdüğünü görmeyecektik. Bir daha balık tutamayacak, bana denizden yakalayıp hediye edeceği balıklardan bahsedemeyecekti.
Titrek bir nefes aldım.
Bunun olacağını biliyordum ama hiçbir şey beni bu ana, kardeşimi yitirince içine düştüğüm bu korkunç yalnızlığa hazırlayamazdı.
Zindanmış bu karanlık oda,
Ne gam!
Bana, imanımın ışığı yeter...
Ellerim mi kelepçelenmiş arkasından?
Tutsak edilemez ya düşünceler! Paslı kilit ve demirlerle çevrili
Olsa da odam,
Sınır tanımaz hayaller...
“Muhakkak ki, Allah katında İsa’nın babasız dünyaya gelişinin durumu, Âdem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra ‘Ol’ dedi, oda derhal oluverdi.”
Âl-i İmran Süresi, 3:59
"Ben daima senin odanın ışık alan tarafı olmak istiyorum, Yankı.
"Hatta o oda, o yuva, o ev olmaktan başka hiçbir isteğim yok. Belki kırık dökük, belki bazen soğuk, belki bazen dağınık ama senin yuvan olduğumdan beri, çocukluğum da sanki yavusı oldu."
"Hatalar yaptık, belki hatalar yapmaya devam edeceğiz ama ben seni sevmeten hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim,"
"Gitmeyecek misin?"
"Gitmeyeceğim,"
"Gitsem de kalıyorum ki zaten seninle."
"Hiç mi?"
"Sokak lambasının altında hiç."
"Hep sevilecek misin beni?"
"Hep seveceğim seni, kim olursan ol,"
"Peki göğüsündeki boşluğa yatırıp uyuyacak mısın bir kez daha beni?"
"Küçüktüm, annem hep şefkat göstersin isterdim, him yapmadı. Şefkati sende tattım, hayalini kurdum. Yapar mısın bunu?"
"Çok isterim, Helin. Çok isterim."
"Kokunu,"
"Seni, her şeyini."
Dikkati teksifin diğer bir yolu da bazı çalışma alışkanlıklarını geliştirmektir. Mesela;
1. Belirli yerlerde çalışma alışkanlığını geliştirin; çalıştığınız yeri eğlence ve istirahat gibi işler için de kullanmayın.
2. Gürültü ve eğlencenin minimum olduğu yerde çalışın çünkü bunlar çalışmayı yüzde yüz engelleyemezse de dikkatinizi toplamak için size daha fazla enerji sarfını gerektirir.
3. Masanızın üzerinde, ancak çalışmanız için lüzumlu şeyler bulundurun.
4. Fazla rahat sandalye ve sıcak oda gibi yerlerden kaçının çünkü bunlar rehavet getirir.
5. Belirli ve ölçülü bir hedef tespit edin ve onu bitirmeyi planlayın.
6. İşlerinizin yapılışını sıraya koyarak zihninize takılmasını önleyin.
7. Çalışmaya hemen başlayın, ilham doğmasını beklemeyin.
8. Kendi kendiniz ile müsabaka yapın.
9. Her seferinde ancak bir iş yapın. Mesela, bir yandan bir bölümü okurken, öte yandan bir önceki bölümü hatırlamayı düşünmeyin.
Şaka değil, 3 yıl, hayır, 2 yıl 4 ay oldu; ama nedir günler, nedir aylar ? Benim için önemi yok onların; mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder. 2 yıl, 4 aydır bu oda, benim hayatımın ve düşüncelerimin mezarı oldu.
Saatime baktım: dörde on var. Onların saatleri hâlâ 15.50 diyor oysa. Demek 3 dolaylarında kaldılar.
Ona bakarsan, bugün Salı ama oda Pazartesiye benziyor.
1 Gelin bir nazar eylen n'oldi cihân içinde
Niçeler toprak oldi bu az zamân içinde
2 O tâze güller soldi bülbüller ötmez oldı
Ata ana aglayup kaldı efgân içinde
3 Cânları oda yandı kuzuların kurt adı
Ardınca baka kaldı zâr u hüsrân içinde
O gün, 1918 senesi Şubat ayının onuncu pazar günü idi. Salondaki büyük saat, ağır ve madenî darbelerle 3.00' çaldı. O sIrada Sultan Hamid'in yanında bulunan Musahip Şöhreddin Ağa birdenbire oda kapısından koridora fırladı: "Aman, doktorlara haber veriniz; Efendimiz bayıldı!" diye bağırdı. O esnada Sultan Hamid'in en büyük oğlu Selim Efendi ile Doktor Ätıf Bey büyük salonda, ayakta konuşuyorlardı. Doktor, koşmaya başladı. Ve yatak odasına girdiği
zaman Şu manzara ile karşılaştı:
"sâbık hükümdarın gözleri açıktı. Fakat artık bu gözlerde hiçbir hayat eseri kalmamiştı. Başı yastıktan kaymışti. Kalbi çarpmiyor, nabızları atmıyordu. Aralıik kalmış olan dudaklarının arasıindan, hafifçe kan sıziyordu. Vücudu soğumuştu... Yalnız boynu ile yüzü henüz ilik hararetini muhafaza ediyordu.." Doktor artık hükmünü vermişti, büyük bir teessürle: "Innâ lillâhi ve innâ leyhi râciûn.." dedi. Sultan II.Abdülhamid, ruhunu Allah'a teslim ettikten sonra bu köhne dünyadan göçüp gitmişti.
Cenab-ı Hak şefaatlerine nail eylesin...
Amin.
Güneşten bahseden insan, gücünün yettiğince pencerelerini ona doğru açmalı ki, oda gün ışığıyla dolsun; yoksa güneşten bahsedilip karanlık odada oturmak gibi garip bir duruma düşebilir insan.
2009 Noel'inde, Manhattan'daki New Yorker Oteli'nin otuz üçüncü katındaki 3327 numaralı odanın kapısına asılan levha törenle açıldı. Bu levhada, elektrik dâhisi Nikola Tesla'nın hayatının son on senesini bu odada geçirdiği yazıyordu. Üstelik, oda ve kat sayısı da tesadüfi değildi. Tesla, üç sayısına takıntılıydı; onu hayatı boyunca etkileyen nice intrüzif düşünceden ve kompulsif davranıştan sadece biriydi bu.