Yazarın 19.yy. başındaki Fransa'yı anlattığı bu kitap gerçek bir başyapıt. Yazarın dili olayların örüntüsü direkt okuyucuyu içine alıyor.Kitapta beni en çok zorlayan bölüm Waterloo Savaşı'nın anlatıldığı bölümdü. Biraz uzun ve sıkıcı buldum:)) Ama kitapta öyle paragraflar vardı ki tekrar tekrar okudum ve okudukça büyülendim. Kitap Jean Valjean'ın saçma bir nedenle aldığı kürek cezasının bitmesinin ardından piskopos M.Myriel ile tanışmasından sonra değişen hayatını anlatıyor. Jean Valjean'ın yaptığı içsel devrim ile şekillendirdiği yeni yaşamına tanıklık ediyorsunuz. Kimlik değiştirip belediye başkanı Madeliene olup,alt tabaka diye adlandırılan yoksul insanların hayatlarına dokunuşunu ve bir şehri endüstri merkezi haline dönüştürmesini görüyorsunuz. Sokak kadını Fantine'nin kızı Cosette'in(tarla kuşu) hiç evlenmemiş ,âşık olmamış, baba olmamış,duygusal anlamda hep eksik kalmış Jean Valjean ile kurtulan hayatına,Cosette ve Marius'un saf ve masum aşkına, Paris' te bir sokakta kurulan barikatta Enjolras, Combeterre, Courteyrac ve arkadaşlarının cumhuriyet ve halkları uğruna yaşamlarından vazgecişlerine tanıklık ediyorsunuz.