"ilk kadın zahit Rabia (öl. 801) sevgiden, bir bakıma Hristiyanların tanıdık bulacağı bir sevgiden söz ediyordu:
'İki yoldan seviyorum Seni: bencilce,
Ve sonra, Sana yakışır biçimde.
Bu bencil sevgidir ki her düşünceyle Seni düşünmekten kendimi alamıyorum.
Senin yarattığın en saf sevgi ile
Benim hayran bakışlarımdan peçeyi kaldırdın.
Ne onda ne bunda benim övülecek bir yanım yok:
Övülecek olan Sensin, biliyorum.'
(Arberry, Sujtsm, s. 43)
Bu onun ünlü duası "Ey Tanrım! Cehennem korkusuyla sana tapınıyorum ve Sana Cennet umuduyla tapınırsam, beni Cennetinden çıkar; ama eğer Sana Senin için tapınırsam Ezeli Güzelliğini benden gizleme!" ile yakın anlamdadır."
Sabah, günün en uğurlu vaktidir. Şanslı olmak istiyorsan, daha doğrusu şansını yönetmek, arttırmak istiyorsan, erken kalkacaksın. Sabah erken kalktığın günler sayısınca bahtın açılır.
İlk ve en büyük İslam filozofu olarak kabul edilen Ebu Yusuf ibn Yakub ibn İshak ibn Sabbah ibn İmran ibn İsmail ibn el-Eşas ibn Kays Al-Kindi'nin (801-873) yaşadığı dönem, ilk on Abbasi halifesine denk düşer ve Bağdat'ın altın çağıdır. Kendisine, 'Arapların Filozofu' anlamına gelen Feylesufu'l-Arab da denir.
Ahmed-i Gazzali tasavvufunun en önemli özelliği aşktır. Daha önceleri büyük sufilerden Rabiatu'l-Adeviyye (ö. 185/801), Haris el-Muhasibi (ö. 243/857), Ebubekir Şibli (ö. 334/949), bunlardan da öte Ahmed-i Gazzali'den iki yüzyıl önce yaşayan ve bütün sufi aşıkların sultanı olan Cüneyd-i Bağdadi ve daha niceleri aşktan söz etmiş olsalar da aşk yoğunluklu tasavvuf alabildiğine derinlikli olarak daha çok Ahmed-i Gazzali'nin düşünceleri ve eserlerinde görülür. Bütün bu sufiler aşktan, muhabbetten, Tanrıya karşı tutkunluktan söz etmişlerse de Ahmed-i Gazzali'nin aşk mektebi bambaşka ve özgün bir dünya olarak diğerlerine benzemeyen özellikler gösterir. Onun aşk sözcüğüne yüklediği anlam ne insanın Tanrı'ya ne de Tanrı'nın insana olan aşkıdır. O "mutlak aşk"ı konu alır, aşkın aşamaların dan genel olarak söz eder. Söz konusu "aşık" ister insan olsun ister Tanrı ister şeytan. Söz konusu "maşuk" ister Tanrı olsun ister insan. Bu özellikler ve derin anlam yüklemeleri, Ahmed-i Gazzali'den önceki mutasavvıflarda, çağdaşı sufi şeyhlerde, bundan da öte kardeşi Muhammed-i Gazzali'de bile görülmez.