Elimde olanlar benim değil.
Sahiplendiklerim de Senin.
Ellerim elimde değil.
Ellerimi elinde tutan Sensin.
Varlığım bana ait değil.
Varım yoğum Sensin.
Aşk …. Yüreğimi ta derinden yakan bi kitap.Hiç bu kadar uzun bi kitabın etkisinde kalmamıştım.Rabbim benim bacılarım gardaşlarım ne zor dönemlerden geçmişler .Ne çok sabırlı müslümanlarmış.
"Özlem" kelimesi dönüp duruyor aklımda .Tesbih çekersin ya hani 99 kere işte öyle dilimde. Özlem nedir? özlemek nedir? ya özlenmek ?
Kendinden bir parçadan ayrı düşünce özlem doğar değilmi ? Anandan babandan kardeşinden ayrı düşünce özlersin , sen özlediğini bilirsin özlendiğinden emin olamazsın aklına bile gelmez aslında . Kavuşunca bir araya gelince kısa sürede özlemin yerini başka duygular alır . Hayret edersin şaşarsın olana bitene . Sonra el gibi olursun ,yabancı gibi, bütün hevesin kaçar ah edersin dönmek istersin evine, dersin ki meğer en güzel hayat benim yaşadığım hayatım, en güzel benim evim, sahip olduğun neyin varsa, aslında hiç bir şeyin sahibi de değilsindir de, neyse işte, bi kıymetini anlarsın... Hayatında sana eşlik eden her bir şeyin kıymetini anlarsın şükredersin yine yeniden .
Anladım ki ,yardım istemeyene yardıma koşulmaz...
Anladım ki, hayatın anlamı benim yüklediğim anlamla ilgili...
Anladım ki," Özlemek" Öz'ümden ayrı düşmekle ilgili .
Annemin Kaburgası - Burçin Tetik
Burçin Tetik özellikle kadın hakları, cinsiyetçilik, eşitlik gibi konularda yazan gazeteci bir aktivist. Bu öykü kitabındaki tüm öykülerde tam da bu konu üzerine yazılmış. "Yarım Saat" isimli öyküsüyle Kaos GL'nin düzenlediği "13. Kadın Kadına Öykü Yarışması"'nda (2018) özel ödül kazanmış.
Bütün öykülerin vermek istediği bir mesaj var, mutlaka bir derdi var.
Ilk 3 öykü eşc!ns€l bir tema etrafında iken sonraki öykülerde kadın cin@yetleri , şiddet, aile travmaları gibi günümüzde özellikle kadınların en büyük problemlerini anlatmış.
Dili akıcı, kesinlikle sıkmıyor. 99 sayfa olan kitap 1 saatte biter. Değindiği konular hepimizin değinmesi gereken , yazması, okuması, haykırması gereken konular.
Önerir miyim konusu benim için biraz muğlak. Evet hikayelerin çoğunda verdiği mesajı, duruşunu çok sevdim. Fakat bazı hikayelerde sanki l€zbiy€n ilişki gereksiz mi vurgulamış acaba diye emin olamadım. Beni escins€llik asla rahatsız etmez. Sadece bu hikayelerde acaba yerleştirilme tarzı mı beni tam sarmadı bilmiyorum.
Karar sizin efendim.
Video:
youtu.be/AAJfAiSKfuA
Seviş Yolcu.
Cemal Süreya'dan okuduğum 5. kitap.
Seviş Yolcu, 120 sayfalık bir şiir kitabıdır.
Kitapta; adam, anne, aşk, baba, birey, çocuk, gurbet, kadın, ölüm, özlem, savaş, sevgi, yalnızlık ve zaman gibi temalarda şiirler bulunuyor. Kitabın en dikkat çekici noktalarından biri kapağıdır. Bir adisyon
Bir kadını mutlu etmenin 100 yolu; eğer bir kadın size aşık ise birşey yapmanıza gerek yok onun yanında bulunmanız yeterli, Size aşık değilse diğer 99 yolu yapmanıza gerek yok ne yaparsanız yap mutlu edemezsiniz ondan dolayı zaman kaybetmenize gerek yok benim gibi çay
Hâlbuki ben bu halde bile caizim onların hançerlerine
Bu halde bile boğulmadım boğdurulmadım
Eski tüfeklerden adım geçer de dönüp bakmazlarmış
Ateş olsun almazlarmış kırmızısı uçuvermiş dudaklarına
İstemedim tek buse ne nazda ne hazda gözüm var
Medrese cesetlerine nazır masallarda yıllar önce
Sene 99 ben İstanbul acemisi yıllar önce
İnmişim
81. "Siz babanıza dönün ve deyin ki: "Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şahitlik ettik. (Sana söz verdiğimiz zaman) gaybı (oğlunun hırsızlık edeceğini) bilemezdik."
82. "Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz."
83. Yakub,
Hatim ve mukabele sonrası boşluğu dolduran naif bir eser oldun bana. Her ne kadar arka kapakta ,” insan yorgunluktan ibarettir. Gelir, yorulur ve gider.” dense de bana canlılık kattı. Kışın rehaveti ile herşey bana siyah-beyaz görünmeye başlamışken kitabı okudukça baktığım yerler renklenmeye, canlanmaya başladı.(nisanın katkısı da var tabi ki)
Benim gibi gezmeyi, görmeyi, incelemeyi seven bir insana yön veren bir eser oldu. Kısa kısa (bazen tekrarlar olsa da) anılardan- doğayla, dağla, kırla, mağarayla, çiçekle, kuşla, tren, pul, kalemle insanla ilgili- oluşan; hisse, kalbe dokunan bir kitap olmuş. Bana rahmetli Haluk Dursun’un İncir Çekirdeği kitabını anımsattı. O da müthiş bir eserdi benim için. Kimi erkekler ne kadar farklı demiştim şimdi de diyorum. Sanki çiçekle sadece kadınlar ilgilenirmiş gibi. Mustafa Kutlu’nun çiçek sevgisini okudukça şaşırdım.
Kitapta kimi yerde ince serzenişler de(üvendire kelimesini mi kullansam bilemedim) bulunmakta, insanın çevre duyarlılığı için. ( Adapazarı ovası beton sığını oldu. Altından su kaynadığını bildiğim yerlere binalar dikildi 99 depremi hiç yaşanmamış gibi dedim ben de okudukça)
Neyse “kanunlarla hiç birşeyi koruyamazsınız, insanın içinden olacak.” dediyse yazar bana da susmak düşüyor.
Ağaçlara, dağlara, çiçeklere selam olsun,
Görmesini, duymasını bilenlere de…
Geldik Sayılırİbrahim Tenekeci · Profil Kitap · 2020998 okunma
Zafer Köse
12 Eylül darbesinde ve 99 Depreminde yaşanan ruhsal ve bedensel sarsıntının ele alındığı eserde Serhan ın yaşadıklarını bir solukta okudum arkadaşlar.
Sizlerde benim gibi aynı romanda farklı iki dönemi anlatan eserleri sever misiniz?
Ben geçmişe ışık tutan eserleri her daim okumayı cok seviyorum.
99 Depremi gecesi büyük bir sarsıntı ile uyanan Serhan,eşinin ve kızının yanına ulaşıp enkazdan çıkmayı başarırlar.
Henüz evlerinden daha çıkamamışlarken Serhan ın aklına geçmiş bir bir düşer.
Hani filmlerde olur ya sona yaklaştığını düşünen kişilerin,gözünün önünden ,aklından geçmiş film şeridi gibi akar ya,o sarsıntı esnasında da Serhan ın aklından eşi Safiye ile yaşadığı sorunlar birbir akıp gider.
Ailesi icin endişelenirken,cok sevdiği kız kardeşi Nejla,biricik yeğeni Filiz düşüveriyor aklına
Ahhh birde Nihalciği…..
12 Eylül 80 darbesinde kendisine evini açıp,kol kanat geren Faik Amca tarafından güne uyanan Serhan ın,o sancılı dönemde yaşadıkları,toplumun her iki farklı olayda verdiği tepkileri,içlerinde kopan fırtınalara okurken etkilenmemek mümkün değil
Dilerim ülkemizde bir daha böyle acılar yaşamaz (amin)
#dönem kitabı okumayı sevenlere #tavsiyemdir
*-Neden bu kadar kötümsersin?-Sen neden değilsin? Çevrene bakmıyor musun?En mutlu görünenlerine bile?....içinden 'ha şöyle' dedi, 'biraz sarsıl bakalım. Acelem yok benim biliyorsun. Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğretecem. 'Tünelin önünden geçtiler.'Acaba en çok hangimiz sarsıldık? Ev mi yoksa kafasındaki ben mi?'.s.95
*Sen hiç gerçekten sevişen iki kişinin evlendiklerini gördün mü?Ben görmedim dedi.Sevişmek dediği acaba neydi?Tuhaf değil mi?...Ah buldum işte:Bu bakımdan o da sana benziyor.Sen yetmez bunlar demez miydin?s.97
*Neden kadınlar kalabalık içinde sürtünmeyi istemezler?Erkek köpekler gibiyiz.Onlar koklaya koklaya,biz sürtüne sürtüne...İnsan soyunu kurutmak mı istiyorsunuz,erkekteki bu sürtünme duygusunu alın,yeter!Şimdi yolda ona da çarpanlar vardır.Atalarımızın maymunlar olduğunu söyleyenlerin sözünde bir gerçek payı...İşte o! s.99
*-Zengin değilim ben.Paralıyım.-Farkı var mı?-Çok!.Anlamış mıydı acaba?s.101
midas benim yazardan okuduğum ilk kitap. 11 öyküden oluşuyor. bu öyküler kıbrıs’ta geçiyor. her öykünün anlatım tekniği farklıydı ve hepsi farklı tarzda yazılan öyküleri okumak çok keyifliydi, her öykünün başında beni heyecanlandıran bir şeydi bu.
benim “güneşli kitap” diye sınıflandırdığım kitaplardan biriydi midas. öykülerde yaratılan atmosferden dolayı en hüzünlü öyküde bile kendimi kötü hissetmedim
ayrıca içinde müzik çalan kitapları çok severim çünkü açıp o şarkıyı dinlediğimde sözcüklerle oluşturulmuş o kurgusal atmosfer kitaptan yükselip benim etrafımı sarar ve hikaye ile benim gerçekliğim bir anlığına fiziksel olarak kesişmiş gibi hissederim. où va le monde böyle bir öyküydü
ama beni en çok büyüleyen kitabın son öyküsü, caretta caretta camus ve 99 kardeşi. güneşli, inanılmaz tatlı ve okuduğum süre boyunca güldüğüm ama aynı zamanda hüzünlü olan masalsı bir hikayeydi. çok çok sevdim bu öyküyü
“Bizim bu derslerdeki amacımız ölümün insana bıraktığı her türden olumsuz hissi aşağılara çekmek. Yaşamın doğal bir parçası gibi yan yana okumak da diyebiliriz. Bunun için terapilerle birlikte etkinliklerimizi bir süre kalacağınız bir tabutta uyguluyoruz, beşer dakika, iki seans şeklinde. Bu sizi daha iyi anlamamızı sağlayacak bir yöntem. Yeşil çayından bir yudum aldı. Ayrıca, dedi, tabutu istediğiniz bir ağaçtan yaptırıyoruz. Her ikisi de Amaya Tatsuko’nun işaret ettiği yerlere imza attılar. Benim tabutum gürgen ağacından olsun, dedi adam. Sakura, dedi kadın, kokusuna bayılırım.”