ALA

ALA
@ALA01
"okumak yaşamaktır"
Lisans
antakya
Antakya
466 okur puanı
Mart 2020 tarihinde katıldı
174 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Ölümünden tam yirmi bir yıl sonra bulunan yedi öyküyü barındıran bu kitap okunmaya değer bir christie kitabı bence. üstelik bazı öykülerde korku öğesi daha ön plana çıkmış. eh, daha ne olsun!
Işıklar Sönünce
Işıklar SönünceAgatha Christie · Altın Kitaplar · 20231,084 okunma
Reklam
192 syf.
8/10 puan verdi
dünyanın en saçma cümlelerini de yazsa barnes benim için dünyanın yaşayan en iyi yazarlarından biri. bu kitabı barnes sevenler zaten mutlaka okumuştur ama okumayanlar için tavsiye edebileceğim bir barnes kitabı (öykü) bu da. değindiği konular bakımından da ilgi çekici olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. gelelim içeriğe: Hayatını farklı vakitlerdeki saç kestirme yaşantılarına göre ölçen bir anlatıcı; yaşamını "vazgeçiş" üzerine temellendirmenin zorunluluğunu kabullenmiş ünlü bir Rus yazar; bir yaşlılar yurdunda kalan ve bu kitabın yazarına "Sevgili Dr Barnes" hitabıyla uçuk mektuplar yazan bir kadın; kafasını konserlerde çıkarılan gürültülere fena halde takmış bir müziksever; Alzheimer hastası kocasına son derece ayrıntılı yemek tarifleri okuyup duran ve hakaretlere maruz kalan bir kadın; anne babasının çökmekte olan evliliklerine tanıklık edip evlilik kavramını sorgulayan orta yaşlı bir İngiliz; hayatta ayakta kalışını başkalarının ölümlerine borçlu olduğunu kavramış olan İsveçli bir kereste tüccarı; bir kafede buluşup geçmişi anlamıy alışkanlık haline getirmiş; ama birbirlerini asla anlayamayan iki yaşlı kadın; karısının eline tutuşturduğu alışveriş listesiyle Londra'ya her gelişinde bir hayat kadınını sürekli olarak görmekten geri kalmayan emekli bir asker ve son olarak da, günün birinde "limon masasına" oturmanın zorunluluğunu görüp en büyük müzik olan sessizliği seçmiş olan Finli ünlü bir besteci.
Limon Masası
Limon MasasıJulian Barnes · Ayrıntı Yayınları · 200662 okunma
240 syf.
8/10 puan verdi
Bu sefer taşrada firari bir psikopat katil, Hâkim’in yatağında kanlı bir kelle, Bavyera’dan İtalya’ya Franz’ın peşini bırakmayan gizemler var. Yakın zamanda komiserliğe yükselen Franz Eberhofer’in kasabasında hayat olanca sıradanlığıyla akmaktadır. Babasına dayanamayan Franz, büyükannenin yemeklerinde teselli bulmaktadır. Ailenin yeni üyesi Suşi’nin sevimliliği, Leopold’un (Franz'in kardeşi) varlığını biraz olsun katlanılır kılmaktadır. Kasaba sakinleri sıkıcı hayatlarını dedikodularla şenlendirirken Susi de İtalya’da gününü gün etmektedir. Ancak bir sabah Franz, Landshut Emniyeti’nden bir telefon alır. On beş yıl hapis cezasına çarptırılan katil Dr. Küstner hapishaneden kaçmıştır. Bu sırada kasabada da olağandışı olaylar meydana gelir: Hâkim Moratschek kimseye kanıtlayamadığı tehdit mesajları alır, baba Eberhofer Rolling Stones dinlemeye başlar, Susi’nin İtalya’da zor günler geçirdiği ortaya çıkar. Peki, Hâkim’in karısıyla birlikte kaplıcada görülen “kuzen” de kimdir ve Franz bütün bu olayları çözerken akli dengesini koruyabilecek midir? Serinin son kitabı da fena değildi.
Az Pişmiş Kelle
Az Pişmiş KelleRita Falk · Pegasus · 201549 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
256 syf.
8/10 puan verdi
bir taşra polisiyesinin bu ikinci kitabında yazar çıtayı iyi sayılabilecek kadar yükseltmiş. bu sefer kahramanımız ( franz eberhofer) sevgilisiyle (susi) de arayı düzeltmiştir. ama yolunda olmayan şeyler de vardır. yine franz bu tekdüze hayatı kabullenmişken lise müdürü Höpfl’ün cansız bedeni demiryolunda bulununca işler rayından çıkar. kimsenin sevmediği Höpfl, sevgisizlik canına tak ettiği için intihar mı etmiştir yoksa bu, azımsanmayacak kadar çok şüphelinin olduğu bir cinayet vakası mıdır? Peki, her şey yolunda giderken susi neden aniden İtalya’ya kaçmıştır ve franz’ın cüce burunlu yeğeni neden amcasına bu kadar düşkündür? mizahın zaman zaman polisiyenin önüne geçtiği güzel bir kitaptı.
Hamur Tatlısı Cinayeti
Hamur Tatlısı CinayetiRita Falk · Pegasus Yayınları · 201460 okunma
240 syf.
7/10 puan verdi
Kendi çapında hem mizah hem de eğlence vaat eden orta halli, üç kitaplık bir polisiye serisinin ilk kitabı. hatta seri bir taşra polisiyesi diye tanıtılıyor. yine de bir ilk roman için fena değildi.
Kış Patatesi Köftesi
Kış Patatesi KöftesiRita Falk · Pegasus Yayınları · 201390 okunma
Reklam
848 syf.
9/10 puan verdi
Enfes bir roman...
Yine ilmek ilmek örülmüş, fevkalade zevkli bir murakami kitabı. sekiz yüz elli sayfalık dev bir gizem kitabı desek daha doğru. bu kitapta en çok neyi mi hissedeceksiniz? yalnızlığı ve gizemi. biraz da sırları ve tabi ki arka planda müziğin ritmini. murakami bu hayatta iki şeyi çok iyi beceriyor. bir iyi yazmayı, iki neredeyse her kitabında sizi sanatın büyülü dünyasına çekmeyi (burada resimi ve müziği her hücrenizde hissedeceğinizi garanti ederim). her kitabına masalsı bir hava katmayı başaran murakami'nin en beğendiğim kitabı bu oldu. sekiz yüz elli sayfa olmasına rağmen üç günde bitti. bu kitabı herkes okumalı ama özellikle gizem ve polisiye severler mutlaka okumalı. gelelim tanıtıma; kumandanı öldürmek yalnızlığı bir yük olarak görmeyen, yeri geldiğinde yalnızlığını bir madalya gibi göğsünde taşıyanlar için yazılmış bir roman. tıpkı bir dağ başında yalnız bir hayat süren, bu yalnız varoluşuyla gizemli bir şeyleri hayatına davet eden roman kahramanımız gibi...
Kumandanı Öldürmek
Kumandanı ÖldürmekHaruki Murakami · Doğan Kitap · 20181,787 okunma
316 syf.
7/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Dedektif erlendur'un bu macerası ne yazık ki çok sürükleyici değildi. yarı taylandlı elias'ın cinayetini araştıracak bu sefer erlendur ile yardımcıları elínborg ve sigurdur oli. puanım on üzerinden yedi.
Kutup Soğuğu
Kutup SoğuğuArnaldur Indridason · Doğan Kitap · 201592 okunma
448 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Gerçek bir ters köşe finale sahip bu kitabı mutlaka okumalısınız! Daha doğrusu üzerinde Jodi Picoult yazan ne görürseniz mutlaka okumalısınız! Tanıtım kısmına geçecek olursak: Jenna annesini hiç unutmadı. Herkes fil hakları savunucusu Alice'in öldüğünü söylediğinde bile, onu aramaktan asla vazgeçmedi. Elinde yalnızca bir defter var: Fillerle ilgili notların olduğu bir not defteri. Serenity kayıpları bulmasıyla ünlenen bir kadındı. Aynı zamanda eskiden ünlü bir medyumdu. Ona verilen gücü yanlış kullandı. Dedektif Virgil, Alice'in kaybolma davasını araştırıyordu. Bulduklarından çok bulmadıkları onu ürküttü. Hep düşünülenden fazlasını biliyordu. Vakit geldi, isteseler de istemeseler de yolun bundan sonrasında birlikte olacaklar. Şimdi, geride bir soru, elde onlarca yanıt... Alice nerede ve kayıp olan gerçekten o mu?
Jodi Picoult
Jodi Picoult
Ayrılık Vakti
Ayrılık VaktiJodi Picoult · April Yayıncılık · 2017422 okunma
560 syf.
7/10 puan verdi
Adli tıp uzmanı olan Laura Fanning bir çarşamba sabahı bir cinayet soruşturması için çağrılır. Çok geçmeden başka bir vaka gerçekleşir ve bu vakada da benzerlikler bulunur. Fanning her iki kişinin de ölüm nedenine dair hiçbir şey bulamaz; aniden kalplerinin durması dışında. Ortak noktalarıysa her iki cesedin de inanılmaz sağlıklı organlara sahip olması ve taşıdıkları dövmedir. Bağlantılar, bu gizemi çözmeye çalışan Fanning’i kökleri çok eskilere dayanan bir tedavi yöntemine götürür ki bu yöntem her tür hastalığı tedavi etmektedir. Her ne kadar buna inanmasa da zengin bir işadamının bu yöntemi bulması için görevlendirdiği Fanning’in bilmediği bir şey vardır: Bu tedavinin peşinde olan, kökleri Hıristiyanlığa kadar giden ve bunu ele geçirmek için her şeyi göze alıp önüne çıkanları yok etmekten çekinmeyen 536 tarikatının hedefi olmuştur. Fanning hayatta kalmak için kendisini amansız bir mücadelenin içinde bulur. Artık tek bir şansı vardır. Ya hayatta kalacak ya da ölecektir. Lanet, inanç ve bilginin sorgulandığı, iyilik ve kötülüğün yeniden tanımlandığı ve lanet ile mucizenin iç içe geçtiği bir roman. biraz dan brown biraz michael palmer karışımı ortalama bir kitaptı diyebileceğim bu kitabı okumasanız da çok bir şey kaybetmezsiniz!
Lanet
LanetPaul Wilson · Arkadya Yayınları · 2017165 okunma
352 syf.
8/10 puan verdi
Tremont Ailesi mağarada yaşadıkları doğaüstü olayların ardından geçen on yılın sonunda, artık her şeyi arkalarında bırakarak “normal” yaşantılarına geri dönmüştür. Sarah doğaüstü güçlerini bastırmış, on altı yaşında, herkes gibi okula giden bir genç kız olmuş, Jack ile Lauren da bir şekilde başlarına gelen olayın etkisinden kurtulmuştur. Fakat Lonetree'nin sürpriz ziyaretiyle hiçbir şeyin düşündükleri gibi olmadığını anlarlar. Lonetree'nin ziyaretinin tek bir amacı vardır: Jack'i Sarah'nın peşinde olan Mama D'ye karşı uyarmak. Jack her ne kadar buna inanmak istemese de gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Ve bu seferki tehlike sandığından çok daha büyüktür. Mama D'nin gelmesi kitaba bir orijinallik katsa da ancak eh işte seviyesine yükselebildi kitap bence. Yine de ilkinin devamı olması bağlamında okunması gereken bir kitap.
Kabus Devam Ediyor
Kabus Devam EdiyorJeff Gunhus · Arkadya Yayınları · 201882 okunma
Reklam
568 syf.
7/10 puan verdi
Jack Tremont eşi ve iki kızıyla birlikte kendisine musallat olan geçmişini geride bırakıp yeni bir yaşam kurma düşüncesiyle sakin bir kasabaya yerleşir. Fakat çok geçmeden Jack kendisini geçmişinden çok daha karanlık, aldatıcı ve doğaüstü bir kâbusun içinde bulur. Fırtınalı bir gecede karşısına çıkan gizemli ve korkutucu bir yabancı olan Nate Huckley küçük kızı Sarah’nın peşindedir. Gerçeküstü bir dünyada olanları anlamlandırmaya çalışan Jack, kızının ortadan kayboluşuyla bir anda baş şüpheli olur. Kızını kaçırmakla suçlanan Jack’in artık tek bir şansı vardır: Olayların arkasındaki yüzlerce yıllık gerçeği açığa çıkarmak. İlk bölümleri bende inanılmaz güzel bir etki bırakan kabus ne yazık ki ilerleyen bölümlerde aynı etkiyi yaratamadı. sonuç olarak Stephen king çakması bir kitaba evrildi ve beni tatmin etmedi.
Kabus
KabusJeff Gunhus · Arkadya Yayınları · 2017275 okunma
208 syf.
8/10 puan verdi
Neyse yerine neyse siktir et olsaymış daha isabetli bir başlık olurmuş dediğim bu kitap mizah anlamında iyi bir tat bıraksa da biraz acemi işi gibiydi. ama mizah örneği çok olmadığından iyi bir kitaptı. Hayatımı tek bir kelimeyle özetleyecek olsam o “neyse” olurdu. İyisi de kötüsü de “neyse”. Benim için bir hayat felsefesi, her şartta hayatta kalıp mutlaka ama mutlaka yırtmanın sihirli formülüdür “neyse”. Misal “bir işlere girdik ama neyse bakalım” diyerek aldım hayatımı değiştiren her kararı. Olmayınca “neyse abi, napalım” diyerek devam ettim yoluma. Lâfı bağlayamıyor muyum? “Neyse” deyip değiştirdim konuyu. Söyleyeceklerim var da konuşmaya mecalim mi yok? “Neyse” deyip sustum. Karşımdakine tahammülüm kalmamış da zor mu sabrediyorum? “Neyse” deyip yuttum. Çok üzdüler mesela, tadım kaçtı diyelim, “neyse” dedim sadece yine. “Dert etme be oğlum, baktık olmuyor “neyse” der, iki bira fazla içeriz” diyerek teselli ettik senelerce kendimizi. “Neyse” diyen ağlamaz bak, yazın bunu kenara bir yere. Çok uzattım, neyse..”
Neyse
NeyseEmrah Kabba · İndie · 2018113 okunma
296 syf.
7/10 puan verdi
Üniversite son sınıf öğrencisi Taryn Moore’un cesedi yaşadığı apartmanın önünde bulunur. Görünüşe göre, dairesinin balkonundan atlayarak intihar etmiştir. Olay yerine gelen dedektif Frankie Loomis’in içgüdüleri bu genç ve güzel kadının ölümünün ardında başka gerçekler olduğunu söyler. Dedektif Loomis’in soruşturması onu üniversite profesörü Jack Dorian’a ulaştırır. Taryn büyük hayranlık duyduğu hocasıyla bir ilişki mi yaşamıştır? İddialı ve hatta tehditkâr bir genç kadın olan Taryn’in ölümüyle Jack’in ilgisi var mıdır? Frankie art arda sırları ortaya çıkarırken Jack’in bir şeyler sakladığı kesinleşir. Yalan söyleyen Jack aynı zamanda soğukkanlı bir katil midir? iyi de kötü de diyemeyeceğim, ortalama bir polisiyeydi benim için.
Beni Seç
Beni SeçTess Gerritsen · Doğan Kitap · 2022554 okunma
432 syf.
9/10 puan verdi
Evet, uzun bir aradan sonra son David Hunter kitabı da çıktı ve bize inceleme fırsatı verdi. Peki iyi miydi? Kesinlikle! Ama serinin önceki dört kitabındaki kadar kimyasal bilgilendirmeler olmadığını ve tarz olarak yazarın biraz kendi tarzından uzaklaştığını belirtmekte fayda var. Bu demek değildir ki akıcılıkta ya da anlatımda bir problem var. yine son derece merak uyandırıcı ve akıcı bir hunter kitabıydı. Gelelim içeriğe: David Hunter, bilirkişi sıfatıyla dahil olduğu son vakada yaşanan skandalların ardından bir süredir davalara çağırılmıyordu. Ancak Londra’ya çok da uzak olmayan küçük bir sahil kasabasında bulunan feci hâlde çürümüş cesedin kimliğine dair bilgi edinmek için yerel polis birimlerinin tek çaresi oydu. Üst makamlar, dosyanın bir an önce kapanması için baskı yapsa da bu vakada kirli sırlara set çekmek hiç de kolay olmayacaktı. Bulunan cesedin bölgenin ileri gelen ailelerinden birinin haftalardır haber alınamayan oğlu Leo Villiers’a ait olduğu tahmin ediliyordu. Üstelik Leo, yine aynı dönemde ortadan kaybolan ve yasak ilişkileri olduğu iddia edilen bir kadının bir numaralı katil zanlısıydı. Ancak uzuvları kayıp, yüzü tanınmayacak hâldeki bu cesedin kimliği hakkında Hunter’ın başka şüpheleri vardı. Sürpriz kalıntıların da ortaya çıkmasıyla Hunter kendini ağır ama kararlı adımlarla toksik aile sırları, küskünlükler ve yalanlar bataklığına doğru ilerlerken bulacaktı.
Huzursuz Ölüler
Huzursuz ÖlülerSimon Beckett · Yabancı · 0100 okunma
352 syf.
7/10 puan verdi
ALA
ALA
Ne yalan söyleyeyim Sessiz Hasta kitabından sonra içeriğine bile bakmadan aldım bu kitabı. Sessiz Hasta kendi sınıfında okuduğum en iyilerindendi. Ama Yitik kızlar niyeyse bende bir yerlerden devşirilmiş bir kitap izlenimi bırakıp durdu. yine de kötü bir kitap değildi. sadece benim için orijinallikten biraz uzak bir kitaptı. gelelim kitabın ne anlattığına:
Alex Michaelides
Alex Michaelides
Edward Fosca bir katil! Mariana bundan emin ama hiçbir şey yapamıyor. Çünkü Cambridge Üniversitesi’nde Yunan Tragedyası profesörü olan Fosca, bütün kampüsün hayran olduğu, yakışıklı, karizmatik ve lekesiz bir adam. Özellikle Genç Kızlar Kulübü denen özel hayran topluluğundaki öğrencileriyle ilginç bir yakınlığı var. Bu kızlardan birinin törensel şekilde katledilmesi üzerine Mariana, psikoterapi uzmanlığını polise yardım için kullanmaya başlıyor. Eski okulu Cambridge’de, kuleler ve taş duvarların sardığı bu cennette, antik geleneklerin uğursuz bir şeyi sakladığının farkında. Lehinde görgü tanığı olmasına rağmen, katilin Edward Fosca olduğundan zerre şüphesi yok. Ama bir profesör neden öğrencisini öldürür? Ve neden Yunan mitolojisinin “genç kızı” Persephone’nin ayinlerinden ve yeraltı dünyasına yolculuğundan söz edip duruyor? Kampüste yeni bir cesedin bulunmasıyla, Mariana’nın suçlunun Fosca olduğunu kanıtlama çabası onu çöküşün kıyısına sürükleyecek bir saplantıya dönüşüyor.
Yitik Kızlar
Yitik Kızlar
Yitik Kızlar
Yitik KızlarAlex Michaelides · Domingo Yayınevi · 2022812 okunma
240 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.