Dünyanın delirdiğini bilmesine rağmen bu güzelliklere inanıyor ve kendisine vatan seçtiği bu ülke sayesinde birkaç saatliğine de olsa kendi vatanını unutuyordu.
Sayfa 3 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Sevmeye gelince, böyle sokaktan geçerken karşıdan görmekle erkek sevmeyi anlamıyordu. Bu ona, seveyim diye sevmek gibi geliyordu; sevmek için bilmeyerek sevmek, sonra fark etmek lazımdır diye düşünüyordu.
Sayfa 206 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Koca denilen birinin, haklı haksız keyfine esir olmaktan başka bir şey olmayan, Mesut denilenleri ise onun her türlü hevesine şartsız katlanıp boyun eğmekten ibaret olan bu evlilik onu iğrenç geliyordu.
Sayfa 186 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
İnsanlarda hayat ve saadet için gerekli olan şeyden bıkan ya da iğrenen bir hal vardı ki işte asıl hayatın çaresizliği olarak bunu buluyordu. "Hem sadece onunla yaşayacak, hem yaşayamıyor, işte ceza burada! Sanki gıdasıyla zehirleniyor!" diye ümitsizliğe düşüyordu.
Sayfa 183 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ah kadınlar, kadınlar, siz sadece aşkınıza, sadece fedakârlık yüceliğini düşkün ve mahluk olup olmalı ve Mesut yanarken erkeklerin kalbinde ne çirkin, ne hain, ne garip hisler olduğunu bilesiniz...
Sayfa 175 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Bu şimdi artık toprak, çamur olanlar ömürlerinde benim gibi böyle bir saadete aday olup da onu bir takım, Temelli temizsiz vesveselerle reddettilerse ne kazandılar?" diye söylendi. Evet, ne kazanmıştılar? İşte yapan da yapmayan da aynı toprağı, aynı çamuru oluşturduktan sonra, hep bir sonuç için kesin olan saadetleri dökmek cenneti neye yaramıştı? Şimdi değil, öldükleri anda, hatta yaşarlarken ne kazanmışlardı? Hayatın böyle büyük fedakârlıklara, feragatlere, haber vazifelere tahammül ve liyakati mi vardı?
Sayfa 171 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu