"Âdemoğlu 'malım, malım!' der. Ey âdemoğlu! Acaba yiyip tükettiğinden, giyip eskittiğinden ve hayır yolunda harcayıp ahirete önceden gönderdiğinden başka senin hangi malın vardır?" (Müslim, Zühd, 3)
Çözümü insan kudretini așan ve sona erdirilmesi mümkün görünmeyen olaylara dört açıdan bakılabilir. Bunlar merhamet, hikmet, adalet ve rububiyettir.
Merhamet açısından bakıldığında, insana keder veren musibet, daha geniş planda onu mutlu etmek gayesiyle vardır. Yoksa Rabbimizin merhameti, kişinin bu acıyı çekmesine müsaade etmezdi.
Hikmet açısından bakıldığında, bu musibetin başkasına değil ona yönelmesinde, bașka zamanı değil bu zamanı seçmesinde, başka şekille değil bu șekilde olmasında çok derin anlamlar vardır. Bu olanlar boşu boşuna yaratılmıs olamazlar. Bu gizler ancak tefekkürle açılabilir.
Adalet açısından bakıldığı zaman, bu musibeti hak edecek hata ve günahlarının varlığından dolayı, insan bu musibetle o suçlardan arındırılmış olmaktadır.
Rububiyet penceresinden bakıldığındaysa, Rabbimizin rububiyeti, yani terbiyecilik hususiyeti, bu musibetle insanı eğitmekte, olgunlaștırmakta, terbiye etmekte ve kemâle erdirmektedir.
"Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara mâruz kalmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara dûçar oldular, öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ile yanındaki müminler bile 'Allah'ın vaad ettiği yardm ne zaman?' diyecek duruma
geldiler. İyi bilin ki Allah'ın yardımı çok yakındır."
Kartvizitini, diplomasını, bankadaki parasını hangi sülaleye mensup ya da hangi milletten olduğunu bir kenara bırakınca, geriye ne kalıyorsa kişi işte odur.
... dünyevi zarar basit, uhrevi zarar ise büyük bir sorundur. Şayet dünyevi kayıplar ahireti onarıyor ve kazanca çeviriyorsa, o kayıplar dahi birer kazançtır.
"Gökten yeryüzüne ne yağmış da, yer kaçıp kurtulabilmiş? 'Sizi topraktan yarattık.' ayetini unutur da Hak'tan gelene öfkelenirsin. Topraksın, arştan gelenden kaçamazsın. Toprak gibi razı ve mütevazı ol."