Nihal Kanık

"Orası öyle. Herkes bir gün ölür. Ama ölene kadar bir şekilde elli yıl falan yaşamak zorundasındır ve bir sürü şeyi düşünerek elli yıl geçirmek, açık konuşayım, hiçbir şey düşünmeden geçireceğin beş bin yıldan çok daha yorucudur. Sence de öyle değil mi?"
Sayfa 19 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Kalbine kötülük giren, bir daha iyileşmez. iyileşmeyeceğini iyi kalpli insanlar bilemez.
Sayfa 265Kitabı okudu
Aşk sevişme isteğidir sadece. Şimdi sen bu adamla deli gibi sevişmek istedin ama bunu da evlenmeden yapmanın sana çok ayıp ve günah olduğu öğretildiği için onunla mecburen evleneceksin. Bir zaman sonra onun vücudu artık senin için bir alışkanlık olacak, bıkacaksın. O zaman elinde sevişmekten artık sıkıldığın ama evlendiğin için görevin haline gelen bir adam kalacak. Yemek yapacaksın, işe gideceksin, onun çamaşırını ütüleyeceksin. Bir zamanlar içini kıpır kıpır eden bu adam bir zaman sonra tanımadığın ya da çok iyi tanıyıp hiç memnun olmadığın, sıkıldığın, bu yaşında sevdiğin ama kırk yaşında artık görmek bile istemeyeceğin bir insan halini alacak. Sense sırf bir zamanlar dokunmayı arzu edip de dokunamadığın biri için bir ömür beraberliğe mahkum olacaksın. Evlilik sürekli birbirine söz verme sanatıdır. Geleceğini ipotek edersin. On sene sonra başka bir insan olacağını bile bile şimdiki halinle yıllar sonrası için sözler verirsin. Seni hep seveceğim. Senden çocuklar yapıp, seni ilelebet ailem yapacağım. Böylelikle aramızda hiç kopmayacak, asla bitmeyecek bir bağ olacak. O zaman geldiğinde belki artık senin yüzünü bile görmek istemiyor olacağım ama yine de bu bağı kuracağım. Evlilik böyle bir şey işte. Evli olmak hep söz ister. Söz verirsin ve söz alırsın. Asla yapmayacağın, yapamayacağın ve yapmak istemeyeceğin sözler.
Sayfa 215 - Ayizi KitapKitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Bu adamlar yetmedi, reşit olur olmaz evlendirilen, anasını kurşuna dizen babasına hak veren çocuklar yetiştiriyoruz artık.
Sayfa 180 - Ayizi KitapKitabı okudu
Erkeklerin tutturduğu bu düzeni onlardan daha iyi koruyup, sadık birer nöbetçi asker gibi başında bekleyip, kendi hayatımızı kurtarıyoruz. Bu yüzden gezmesi tozmasıyla meşhurlar, evlenir evlenmez çocuklarına, onların brokoli çorbalarına, kocalarının giyimine adıyorlar kendilerini. Sanki artık hiçbir kadın hür olmak istemiyor bu memlekette. Bunun cezası şimdiye kadar ayıplanmak, işten çıkarılmak, okutulmamaktı. Şimdi hepimiz içten içe korkuyoruz. Artık kanla kesiyorlar cezamızı.
Sayfa 141Kitabı okudu
Reklam
Hapishaneler ve tımarhaneler var olduğu sürece içinde birilerinin oturması gerekir. Siz değilse ben, ben değilse başka üçüncü biri elbet girecektir buralara. Hapishanelerin ve tımarhanelerin, pencerelerdeki parmaklıkların ve bu sabahlıkların uzak bir gelecekte yok olacağı zamanı bekleyin. Elbette o gün er yada geç gelecektir.
Ah, şu "seçme" işi yok mu! İstediğimi seçmek elimde olmadığı gibi, istemediğimi itmek de elimde değil. İşte, yaşayan bir kızın isteği, ölmüş bir babanın iradesiyle böyle köstekleniyor.
Zavallı Türkçe! Ne güzelsin ve ne kadar şuursuz, cahil, cüretkâr evlatların var; seni berbat ediyorlar.
Sayfa 89 - Kronik KitapKitabı okudu
"Biliyor musun, insan en güzel trende düşünür... Bir konu kafanı kurcalıyorsa; yazmak, anlatmak istediğin şeyleri kafanda sıralamak istiyorsan, hatta yeniden kurmak istiyorsan, bir tren yolculuğuna çıkmalısın. Ben bunu İtalya'da trenle seyahat ederken anlamıştım. Biliyorum, şimdi bir trene atlamayı düşüneceksin ama iş güç diye bunu erteleyeceksin; sonra da unutup gideceksin. Kafanda tuttuğun her neyse, o da buhar olacak. İyisi mi, al sen o bileti."
Sayfa 9 - Kronik KitapKitabı okudu
Ailem ıvır zıvır şeyler için para vermezdi ama eğitimimle uzaktan yakından ilişkili herhangi bir şey söz konusuysa gayet cömert davranılırdı. Hal böyle olunca bisikleti Yedinci Cadde ile K Caddesi'nin kesiştiği yerdeki büyük Washington Merkez Kütüphanesi'ne daha sık gidebilmek için kullanacağımı söylediğimde talebimi geri çevirememişlerdi. Ben de anlaşmanın üstüme düşen kısmını yerine getirdim: Hiç aksatmadan her cumartesi, bir önceki cumartesi alıp hafta boyunca tükettiğim altı kitabı (kütüphane bu kadarına izin veriyordu) suni deriden hurcuma doldurup, bisikletime yükleyip yenilerini almak üzere kırk dakikalık yolcuğuma başlıyordum.
Sayfa 33 - Irvin D. Yalom - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bebesini göğsüne bastırmış bir kadın dedi ki, bize Çocuklardan Söz Et. O da dedi ki: Çocuklar sizin çocuklarınız değil. Onlar Hayat'ın kendine duyduğu hasretin oğulları ve kızları. Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değildir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil... Zira kendi düşünceleri var onların. Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil... Çünkü ruhların geleceğin evinde, sizin düşlerinizde bile ziyaret edemeyeceğiniz o yerde yaşar. Onlar gibi olmaya çabalayabilirsiniz, ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın. Çünkü ne geri gider zaman ne de oyalanır dünle. Sizler yaysınız, çocuklarınız da bu yaylardan fırlatılan canlı oklar.
Sayfa 9 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
I + XI = X Bir artı on bir eşittir on mu? Hemen "Yanlış," dedi. "Peki bunun doğru olmasının bir yolu var mı sence?" Ambra başını iki yana salladı. "Hayır, denklemin kesinlikle yanlış." Profesör nazikçe genç kadını elinden tutup kendi bulunduğu tarafa çekti. Ambra işaretlere onun durduğu noktadan bakıyordu. Denklem baş aşağı olmuştu. X = IX + I Ambra şaşkınlık içinde başını kaldırdı. Langdon gülümsüyordu. "On eşittir, dokuz artı bir. Bazen başka birinin gerçeğini anlamak için tek yapman gereken bakış açını değiştirmektir."
Sayfa 510Kitabı okudu
Tarih bana iyi davranacak çünkü onu yazmaya çalıştım
Sayfa 496 - Winston ChurchillKitabı okudu
Başarı, şevkini hiç kaybetmeden bir başarısızlıktan diğerine geçebilme kabiliyetidir.
Sayfa 432 - WINSTON CHURCHILLKitabı okudu
534 öğeden 511 ile 525 arasındakiler gösteriliyor.