Aşkı öğrenmek için mutluluğa değil hasrete,hicrana,firkate, ayrılığa ihtiyacın olduğunu bilmelisin. Aşkın azığı mutluluk değil kederdir, üzüntüdür,elemdir.
Kimse zahmet ve emekle vuslat hazinesine kavuşmadı; kimse de emeksiz o hazineyi bulmadı. Her koşan avını yakalayamaz. Avını yakalayanlar ise yine koşanlar arasından çıkar. O koşunun sonunda nefessiz kalmak da vardır.
Seni sırf sen olduğun için seviyorum ben. Güzelliğini, tazeliğini,asaletini veya gönlündeki zenginliği kaybetsen yahut bunları senden söküp atsalar bile ben yine seni seviyor olacağım. Seni sevme sebebim sen olduğun içindir.
Öyle yıpranmış ki
Bir forması eksik içinden,
Sahafa düşmüş bir kitap
Gibi sararmış üzüntüsünden.
Bir ay doğuyor usul usul
Karanlığın göğsüne,
Dünden bugüne kendini
Biraz daha eksilterek getiren
Küsmüş göğüne besbelli
Geleceği göremediğinden
Taşıyor oysa hüzünlü bitişinde
Doğuşunu yeniden
Dervişin biri işi cefâ olan bir güzele tutulmuştu. Yolu üzerinde bekler, hasretiyle yaşlar dökerdi. Sevgiliden acıyan gözle ufak bir bakış bile göremiyordu. Dervişe dediler ki; "Şu sevdiğin var ya, daima ayyaşlarla , serserilerle beraber, onun sencileyin bir dervişle dostluğu olmaz, ya vazgeç bu sevdâdan yahut dervişliği bırak, onun gibi ol!"
Derviş bunu duyunca şu şiiri söyledi:
"Sevgiliden beklediğim aşk derdidir benim, başkalarının ondan güzellik ve hoşluk dilemesi gâm değil. O bir aşk ve güzellik gülistânıdır; ondan diken isteyenlerin diken, gül isteyenlerin gül devşirmesine şaşılmaz."
Kanadını alevlere yakan pervâne muma şöyle dedi:
"Behey divâne, haydi ben âşığım, bana yanmak yaraşır, peki sana ne oluyor, sen neden yanıyorsun?"
Mum hem yanıyor, hem cevap veriyordu. O sırada göz yaşları süzülüyor, başından dumanlar tütüyordu:
"Bal gibi tatlı sevgili bir yârim vardı, şimdi ondan ayrıyım, ya nasıl yanmayayım? A iddiacı pervâne! Zannımca aşk senin için değil, benim içindir. Çünkü senin ne yanmaya sabrın, ne alevde durmaya kararın var. Kanadın azıcık yandı diye alevin önünden kaçıyorsun. Hâlbuki ben baştan ayağa yanasıya, eriyesiye, tükenesiye kadar sabrediyorum. O hâlde ey başımdaki ateşi görüp de kıskanan pervâne, gel bir de içimde yanan ateşi gör."