Günde bir yıl yorulduğumu, yaşlandığımı, geçtiğimi, içimin bittiğini anlamıyorlar Yorgunum, basbayağı yorgunum. Bu, ruh yorgunluğu değil. Bırakın ruh yorgunluğunu, önce bedenim, kolum, kafam yoruldu. Kemiklerim, iliklerim, kaslarım, sızım sızım sızlıyor. Vücudumda ağrımayan hiçbir yerim yok. Yorgun yatıp yorgun kalkıyorum. Dinlendiğim hiçbigünüm yok. Gücümü, dinçliğimi yitirdim.
Daha da kötüsü, bu yorgunluğumu kimselere, karıma, çocuklarıma bile anlatamam. Ben onların dertlerini, hastalıklarını, yorgunluklarını dinlemek, anlamak zorundayım. Ama onlar beni anlamak zorunda değildir. Hepsinin dertleri ayrı ayrı toplarıp bende birleşiyor. Ama benim dertlerim, yorgunluklarım dağılıp onlara gitmiyor
Hergün kuvvetli, güçlu olmak, onlara öyle görünmek zorundayım. Onlar da beni öyle biliyorlar.
Doktora gitmeyen, ilaç almayan, hastalanmayan sapasağlam bir adam. Bu sapasağlam görünüşlü adamın nasıl yorulduğunu, içten çürüdüğünü, bigün birdenbire yıkılacağını bilmiyor, anlamıyorlar.
Gözlerım, kulaklarım, gönlüm, beynim, ruhum, ellerim, herşeyim yorgun Bu yorgunluğumu anlatmıyorum onlara. Anlatsam da anlayamazlar Çünkü böyle bir yorgunluğun ölçüsü yok onlarda Böylesi bir yorgunluk yaşanmadıkça anlaşılamaz