"İnsanoğlu" denmiş dilimizde, ama ben bunu "insan oluş" diye düzeltmek isterdim. Her insan demek istediğimizde, insan olabilmek gerektiğini hatırlayalım diye.
Ruhunda rüyalara, muammalara, sırlara yer yoktu. Deneyimin süzgecinden geçmeyen her şey onun için yanlış görme, bir göz boyanması ya da henüz kanıtlanmamış bir gerçekti.
Hırsızı, düşmüş kadını, aldatılmış bir budalayı anlatın, anlatın ama insanı da unutmayın. Sizin için insan diye bir şey yok mu? Yalnız kafanızla yazmak istiyorsunuz. Düşünmek için kalpsiz olmak gerekir, sanıyorsunuz. Hayır, düşünmeyi besleyen sevgidir. Düşen adama el uzatın, mahvolan bir adamın haline ağlayın, onunla alay etmeyin. Sevin onu! Onda kendinizi görün ve ona kendinizmiş gibi bakın.
İşte o zaman yazdıklarınızı okurum, önünüzde eğilirim. Hırsızı, düşmüş kadını anlatıyorlar da insanı unutuyor veya anlatmıyorlar. Bu mudur sanat, bu mudur bulduğunuz büyük edebiyat? Kötülüğü, çamuru gösterin ama, rica ederim, buna edebiyat demeyin.
Hep iddia ederim; biriyle empati kurmak onun ta kendisi olmaktan daha zordur. Kişi bir dert karşısında ne kadar dertlenmesi gerektiğini kendi de bilmez de çoğu zaman, empat gayet güzel bilir.