Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ayşenur Akkaş

Ben artık hiç gülemeyeceğim dostum. Her nefes alışımda kalbim ağrıyor.Yıllar geçtikçe kalbimin derinliklerinde biriken keder tortuları içimi ağırlaştırıyor. Nefes alamıyorum üzerime çöken karanlık ruhumu eziyor. Acı hatıraların izleri hafızama bütün keskinliğiyle kazınıyor
Reklam
Duvarlar duvarlar var çevremde.... Halsiz kalıncaya kadar başımı vuruyorum onlara.
Yalnız hayallerle beslenen bir arkadaşlık ne kadar da kısa sürüyordu. Günlük meselelerin çözülmesinde bir hayalin ne faydası olabilirdi. Zavallı bir ruh insanı nereye götürebilirdi?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir avukat yargıya kadar müvekkilini pamuk ipliğinin ucunda yönlendirir oysa bir başka avukat müvekkilini derhal sırtına alarak onu karara kadar hatta daha ötesine taşır.
Reklam
Ölüm, ağırdan yavaştan, kendi şarkısını mırıldanıyordu. Her sözcüğü tekrarlamak zorunda kekeme biri gibiydi ölüm. Tıpkı şiiri bitince gene baştan başlayan biri gibi. Ölümün şarkısı testere inleyişlerindeki titreme gibi tenin erlerinde rahmetler açıyor feryatlar koparıyor ansızın susuyordu.
...biz bu ülkenin okuryazarları, boşluğa düşen bir trapezci gibiydik. Doğu askısını bırakmış Batı askısını da yakalayamadan aşağı düşmüştük.
Bilinçaltınıza tohum ektikçe bedeninizde ve çevrenizde ekinleri biçersiniz (...) dikenli bitki ekerseniz, üzüm toplayabilir misiniz ? Devedikeni ekerseniz, incir elde edebilir misiniz ?
Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir.
Reklam
Nasıl da tuhaf nasıl da anlaşılmaz oyunlar oynuyor alınyazımız bize! Acaba arzuladığımız bir şeye hiç kavuştuğumuz olmuş mudur... kavuşmak için var gücümüzü harcadığımız bir şeyi elde etmişliğimiz? Galiba bunun tam tersi oluyor hayatta. Kimi gösterişli atların çektiği ilk bir araba için yanıp tutuşur ve yanından hızla geçen arabaların ardından özlemle dilini şaklatırken, kiminin şahane atlar koşulu göz alıcı bir arabası oluyor, ama o neye sahip olduğunun bile farkında olmadan biniyor arabasına. (...)
Beyin cep telefonunun sesiyle ya da bir e-postanın bildirim sesiyle bir yırtıcının tehdidini ilişkilendirir.Oysa mağara insanlarında tehditler gerçekti bir yırtıcı onların hayatına her an son verebilirdi. Yani onlar stresi sadece çok özel durumlarda hissettiler biz ise günün 24 saati cep telefonlarından bildirim bekliyoruz.
Çinliler kızdıkları insanlara şöyle beddua ederlermiş; tuhaf bir çağda yaşayasın. Sapla samanın karıştığı bir çağda yaşıyoruz. Fikir sahibi gibi görünen, ancak bilgi sahibi olmayan insanların arz-ı endam ettiği bir karnavalın içindeyiz
Tasarlamak gerçek bir şeydir. Açığa vurulmuş düşler denenmiş demektir. Bir hayal bir kere düşünülmeye görsün öbür gerçeklerin arasında yerin alır ve bir daha asla yıkılmaz ama kolaylıkla saldırıya uğrayabilir.
"Nothing can cure the soul but the senses, just as nothing can cure the senses but the soul"
Sayfa 21 - De javuKitabı okuyor
Acın hafifliğinde (acılar her zaman hafifler) beni tanımış olduğun için mutlu olacaksın.
Reklam
"Gülünü büyütmek için harcadığın zaman onu senin için değerli kılıyor" dedi tilki.
Sayfa 97 - undefinedKitabı okudu
Bazen bir bakış olur,son umutlar tükenmeden.. koyu koyu kazınır içine o bakış, önce incecik bir saplanış,sonra genişler büyük bir çatlak olur,kıvrım kıvrım yayılır, her yere birden. Bir saat gelir,bir tel kopar, bir kiriş çatırdar, kuşlar havalanır önünden, bir bakarsın hayatının tüm camı çerçevesi inmiş, yine ayazda kalmışsın.
Mükemmel bir mutluluk teorik olarak mümkün; içinizdeki o sarsılmaz unsura inanın ve onun için herhangi bir çaba harcamayın.
Bir gece fareler dünyasının en sevilen üyesi olan küçük fare, kokusunu aldığı et parçasını almak için tuzağa kapılıp acı bir çığlık atarak hayatını kaybettiğinde, mahalledeki tüm fareler şiddetli bir korkuya kapılıp titremeye başladılar. kuyrukları aceleyle ve anlamsızca yerlere sürünürken kontrolsüz bir şekilde açılıp kapanan gözleri birbirini süzüyordu. Derken tereddütler ve itişmeler içerisinde dışarı çıkıp olay yerine doğru gittiler. Zavallı küçük fare orada cansız yatıyordu. Boynunu o öldürücü demire kaptırmıştı. Küçük pembe bacakları havaya dikilmişti.Küçük bir et parçasını fazlasıyla hak eden o küçük ve çelimsiz vücudu kaskatı kesilmişti. Sonra anne-babası gelip çocuklarından geriye kalanlara acıyla baktılar.
Eskisöylem tümden unutulduğu zaman,her türlü sapkın düşüncenin-yani Ingsos ilkelerden sapan her türlü düşüncenin- olanaksizlasmasi amaçlanıyordu, çünkü insanlar sözcüklerle düşünüyorlardi.
Sayfa 553Kitabı okudu
Evet , evet öyle bir yer olmalı ki insan kalabalıkta yaşamalı ancak içine girmeden.
Reklam
Bülbülü Öldürmek
"Herşeyden önce," dedi, "basit bir sır öğrenirsen her türlü insanla anlaşman kolaylaşır, Scout. Bir insanı anlayabilmek için o insanın baktığı açıdan bakmayı becerebilmelisin."
Martı Jonathan Livingston
Yüksek motivasyona sahip bir martının öğrenme eğrisi her türlü grafiği delip geçebilir.
Sayfa 117Kitabı okudu
Stefan Zweig
Ama dediğim gibi bütün acılar korkaktır, yaşama karşı duyulan aşırı arzu karşısında acı geriler, çünkü yaşama arzusu düşüncelerimizde var olan ölüm arzusundan çok daha güçlü bir şekilde bedenimizin her zerresinde mevcuttur.
Stefan Zweig
Çünkü hareketlerinin herbiri,bende, tıpkı saf saf içime yerleştirdiğim onu, bendeki altın varaklı zeminde parlayan onun diğer suretini öldürüyordu....
Sayfa 63
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Onlar çölde bir devekuşu gibi tehlikeleri görmemek için başını kuma sokan ve başını kumdan çıkaranlara öfkelenen insanlardı.