‘’Çünkü insan hiçbir umut beslemediği zaman durumu kabullenebiliyor ama kapkara bulutlar arasından iğne ucu kadar kendini gösteren bir güneş ışını belirince bütün dünyası o ışığa bağlı oluyor.’’
Bir bakıyorum 40 yıllık kocasını terk eden teyzeler....
Bir bakıyorum. Platonik dahi olsa başkasına bakmayacak kadar kalbine sahip çıkan gençler...
Hayır..
Herkesinki sevdalanmak olamaz...
Şimdi anlıyorum Birsen Tezer' i....
O sevdiğinin bedenini verdi Başçeşme'ye..
Bense sevdiğimin ruhunu....
Ne diyordu Birsen Tezer
- Seni sevdiğimden gelirim ben bu yere...
Bir röportajda görmüştüm. Sevdiğiniz kişi de hangi özelliğin olmasını isterdiniz diye soruluyor.
" Sadakat"....
O olmazsa parada, güzellikte, kariyer de boşa.. Çünkü o yoksa parayı, güzelliği, kariyer sevmiş olursunuz...
Oysa çağın insanı sevmeyi maddeselleştirdi.
O yüzden sevgisine sadık kalan gençler yadırganır oldu...
Sıradanlaşmış insanlarla dolu dünyada sıradan sevmek hiç ama hiç benlik değildi.
Seni unutmam gerektiğini söylüyorlar.
Leyla ' da istese unuturdu Mecnun'u.
Olmuyor işte...
Mesele sevgilinin varlığı değildi sevmekte.
Sadık kalabilmekti sevende kendince.
S.Ö
İnsanlar bir kez başarısız oldun diye seni ezecekler. Karalayacaklar. Sen yine deneyeceksin. Belki bir kerede başarsaydın zaten sana " o şanslı" diyeceklerdi. Ama birkaç kez denemede başarırsan pes etmemenin ne demek olduğunu onlara göstereceksin. Ve seni ilk başarısızlığında yarıda koyanları, senin bir şeye yaramayacağını düşünenleri,ezmeye çalışanları da..Böylelikle ilk başarısızlığının aslında sana insanların gerçekte kim olduklarını gösterdiğini de unutma.... S.Ö