Delilik, normalde sanıldığından çok daha fazla tarihsel olup aynı zamanda çok daha gençtir.
Michel Foucault'un okuduğum ilk kitabı oldu biraz zorlandım açıkçası. Neticesinde hem akıl hastalığını hem psikolojiyi hem de deliliği irdeliyor. Bir de eksikliklerimi, ne kadar az okuduğumu; yavaş anlamamı sağlayarak beni daha çok okumaya sevk ediyor. Hastalığın patolojisini ve arkeolojisini anlatıyor. Ve deliliğin diğer ikisiyle bağdaştırmanın biraz delilik olduğunu çok sağlam bir şekilde gözlerimizin içine bırakıyor. Bu kitabı okuduktan sonra ilk aklıma gelen cümle Leonid Anreyev'in kızıl kahkaha kitabındaki "Tımarhaneyi vatanımız, delirmeyen herkesi de düşmanımız ve deli ilan ediyorum" cümlesiydi. Tımarhaneyi vatan olarak kabul etmiyorum ama bu kitabı okuduktan sonra delirmeyen herkesi deli ve düşmanımız olarak görüyorum.Tımarhaneyi neden mi kabul etmiyorum? Kime göre bu bir hastalık; özgürlük olduğu için tüm tutsaklara mı yoksa makinelesmediği için bir topluma mı? Bu bir hastalık değildi toplumun ulaşması gereken bir bilinç düzeyiydi. Gerçek özgürlük farklılıkları kabul etmek ve onlardan bir şeyler öğrenmekti. Zamanında üstlerine tükürdükleri, kıçlarıyla güldükleri, kaba fıkralar anlattıkları Van Gogh’lar ve Modigliani’lere milyonlar veriyorlar.(John Fowles-Koleksiyoncu) Benim boşluklarımla zaman harcamayın zamanınızı bu kitapla dolu dolu yaşayın.