Memento mori

London wrote, "One of my motifs, in this book, was an attack on individualism (in the person of the hero). I must have bungled it, for not a single reviewer has discovered it."
Martin Eden
Martin Eden
Reklam
Ask him with the certainty that it is easy for him to give to you,easier than it is for a billionaire to give you spare change,and with the humility of knowing that you truly do not own anything. Reflecting on the names of allah (kitaptan alıntı)
alıntı yapmak için pratik öneri
Google lens kullanın. fotoğrafını çektiğiniz sayfanın text kısmını copy yapıp yapıştırıp direkt alıntılayabiliyorsunuz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"The more you know about love, the less important it is who you're loving."
grief and melancholia
in melancholia,there's an anger towards that person for not actually giving them the understanding that they needed. which results in turning against one's self. ... in melancholia,there's a confusion about what that relationship meant,so you can't displace it somewhere else,cuz you simply don't know. there's a desire to command that lost object, to make it yours and put it under your control. (narcissistic) so you have to move beyond the abject, recognize the object is no longer valuable to you. let lit leave. or understand what it all meant. so that you can finally move onto mourning.
Reklam
Sertan Korkusuz

Sertan Korkusuz

@sertankorkusuzz
·
18 Nisan 2022 15:14
“Tüm bölünmelerin ve tüm düşmanlıkların ruhun içindeki karşıtlıkların bölünmelerinden kaynaklandığı gerçeği tüm dünyanın bilincine yerleşirse, o zaman gerçekten nereye saldırmamız gerektiğini anlayabiliriz.
Sayfa 108Kitabı okudu
''the one who's seeking and the thing that's being sought are both weak. and they didn't appreciate the way he deserved to be appreciated.''
esmalar itibari mi hakiki midir?
İnsan, Allah'ın isimlerinin tecelli yeri, yani mazharıdır. Ama Allah'ın isimleri itibari midir, hakiki midir? Dolayısıyla dış dünyada mevcut olan varlıklar, gerçek midir, hayalî midir, gölge varlıklar mıdır? Bu mesele de ta "Eflatun" öncesinden beri Yunan'da ve bilhassa İslâm dünyasında tartışılagelmiştir. Vahdet-i Vücud
gölge - zıll (nisbi)
sorularlarisale.com/ehl-i-tasavvufu... bu yazıdan kendim için küçük alıntılar ''Burada iltibas olmasın. Haricî mevcudatın; hiçbir hakikatı olmayan hayal, vehim, ya da zihnî bir şey demek olmadığı bedihîdir. Buradaki gölge, nisbîdir. Yani, Râsih olan bir vücuda nisbeten, onun altı olanlar daha zaif bir vücud mertebesinde demektir. Yoksa, eşyanın hakikati sabittir.'' ''a’yan-ı sabite denilen eşyanın mahiyet ve esasları, Cenab-ı Hakk’ın isimlerinin ve tecellilerin bir nevi gölgesidir. Haricî mevcudat ise, bu ilm-i ilahideki gölgenin gölgesidir. İbn-i Arabî’nin ifade ettiği "zıllın zılali" tabiri, bu mânaya delalet ediyor. Mesela, güneş bir aynaya aks ediyor. Aynadaki aks da başka bir aynaya aks ediyor. Burada, güneş, isimleri temsil eder. Birinci aynadaki aks, a’yan-ı sabite; en son aynadaki aks ise, haricî mevcudat âlemini ifade eder.''
nesnelerin özü sabit mi? yoksa madum mu?
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Asfiyanın inancını Cadde-i Kübra olarak isimlendirmiştir. Üstad'a göre bu niteleme Vahdet-i Vücud meşrebine bir alternatifidir. Selefin tevhid inancıyla ilgili olarak şöyle diyor: "Evet! Doğru yol nesnelerin [eşyanın] özünün sabit olduğunu gören, asfiya, tâbiin ve sahabelerin yoludur. Bu görüş onların temel ilkelerinden birisidir. Onlara göre Allah hakkında en münasip edep, bizzat Allahu Teâlânın "Hiç bir şey O'na benzemez" (Şuâra:11) sözüdür." Yani Allah her benzeyenden, sınırdan, yer kaplamaktan münezzeh olduğunu, varlıklarla olan ilişkisi Yaratan ile yaratılanlar arasındaki ilişkidir. Onların tevhidi ise Üstad'ın en büyük mertebe olarak isimlendirdiği tevhiddir.
Nefsini Bilen Rabbini Bilir
Nefsini Bilen Rabbini Bilir
Reklam
Üstad Bediüzzaman Said Nursî kendisine yönetilen bu bilimsel nitelikli sorunun boşa gitmesini istememiştir. Aksine bu soruya cevap vererek, tasavvuf bilgisi ile bilimsel bilgi arasında her zaman bir denge kurmaya ve birinin diğerine üstünlük sağlamamasına çaba göstermiştir. Üstad batıni otorite yıkıntıları üstünde ilmî bir otorite kurmak uğruna
ayan-ı sabite
Muhyiddin-i Arabî, eşyanın ezelden beri Allah’ın ilminde sabit olan mahiyetlerine “a'yân-ı sâbite” demiştir. Seyyid Şerif Cürcanî ise, "Tarifat" adlı eserinde, bir şeyin ilâhî ilimde teşekkül eden hâline “mahiyet,” yaratılarak haricî vücut giymiş hâline de “hakikat” demektedir. Buna göre, “a'yân-ı sâbite” eşyanın
vahdet-ül vücud ve said nursi -2
Üstad, Vahdet'ul-vücudun ortaya çıkışını, iki amile bağlıyor: İlki aklî, diğeri de kalbî. Üstad: "Birinci sebebin yani aklın çok yüksek ve oldukça geniş iman hakikatlerinin bir bölümüne ulaşamaması ve bunları kavrayamaması ile birlikte aklın iman yönünden tam olarak inkişaf edememesidir. İkinci sebebin ortaya çıkışı ise; Kalbin, aşkın
said nursi ve vahdeti vucud
Üstad, Allah'ın varlığı demelerine itirazı yoktur. Ancak âlemin somut bir nesne olduğu bakımından onu inkâr etmelerine itiraz ediyor ve bu Üstad'ın odak noktasıdır. Çünkü Üstad'a göre âlem, ne Allah'ın kendisi, ne Allah'ın bir gölgesi ve ne de O'nun bir görünümü değildir. Ancak ve ancak âlem, (varlığı) vacip değil
Mümteni varlık (contradiction gibi bir şey?)
“Muhal” veya “müstahil” diye de ifade edilen mümteni‘, yokluğu zatının gereği olan veya varlığı mümkün olmayandır. Allah’ın -haşa- yokluğu, dört sayısının tekliği mümteni’ye örnek olarak zikredilebilir. Mümteniin temel özelliği, hiçbir şekilde var olmamaktır. Mantıkta ise “konunun özü itibariyle yokluğunu gerektirmesi” anlamında kullanılır. (Geniş bilgi için bk: TDV İslam Ansiklopedisi, “Hüküm” md.) Sorunuza gelince; Allah Teala'nın gücü elbette her şeye yeter. Ancak bu güç, muhal (meydana gelmesi düşünülemeyen, imkansız) olan şey üzerinde cereyan etmez. Mümteni olarak vasfedilen konulara bakıldığında, bütün bunları Cenab-ı Hakk'ın sıfatları çerçevesinde ele almak mümkündür. Mesela, Hak Teala'nın sıfatlarından biri "kudret"tir. Bu sıfat açından bakıldığında, mümteni olarak düşünülen "Kudreti sonsuz olan Cenab-ı Hak, kendinden daha kudretli birisini yaratabilir mi?" sorusu, sonsuzluk kavramını bilmemek demektir. Sonsuz kudretten daha büyük bir kudret olamaz ki, böyle bir soru sorulabilsin.
77 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.