Thomas Mann bu roman için en iyi altı romandan biri demiş. Yani bu lafı duyunca beklentim yükseldi sanırım, öyle aman aman bir tad alamıyorum kitaptan. Bebeyim Thomas Mann Oktoberfestte 6. Birayı devirdikten sonra arkadaşlar arasında böle bi laf etti bana kalırsa. Çünkü olay fransız bir gazetecinin sarhoşken yazdığı bir yazıda
Cemile ‘si için dünyanın en iyi aşk romanı demesine benziyor. Neyse ki 1K okuyucuları büyük oyunu bozmuştu.
Gerçi şu an erken konuşuyor olabilirim neyse bi sona geleyim
Güzel bir yolculuğun sonuna geldim. On gün boyunca kitabın başında olmadığım vakitler ara ara şunu soruyordum; acaba Buddenbrooklar şu an ne yapıyor? Öylesi içinde yaşıyor insan romanın. Bir ailenin 4 neslini anlatan devasa bir roman. Bu kitabı Alman bir arkadaşım kitaplardan konu açtığımız her vakit öneriyordu. O dönemin Alman toplumuna çok güzel
Thomas Mann’ın dünyasına bu kitapla giriş yapmak istedim fakat iyi mi ettim emin değilim. Hacimli olmayan fakat ağır ve yoğunluklu bir eser. Tabi yazarın hangi kitabı ağır değil ki derseniz anlarım.
Thomas Mann’ın tarzı bu ve onu büyük usta yapan da bu zaten.
Kitaba gelelim; yazar Eisenbach yorucu bir çalışmadan sonra uzun bir seyahate çıkma isteği duyuyor ve şu sözlerle ifade ediyor; “Gezi arzusuydu bu, başka bir şey değil; fakat bir nöbet gibi bastırmış, bir tutkuya dönüşmüş, adeta bir sanrı haline gelmişti.” Kitapta geçmiyor ama Almancada “Reisefiber” diye bir kelime vardır. Anlamı “seyahat ateşi” demektir. Bir anda herşeyi yarıda bırakıp uzun yolculuklara çıkma arzusunun kelime karşılığıdır. Tam olarak bunu yaşıyor Eisenbach ve düşüyor yollara tabiri caizse yüreğinin götürdüğü yere gidiyor ve kendini Venedik’te buluyor. Bu aslında Eisenbach’ın kendi içsel yolculuğu daha çok. Kendi içinde olup bitiyor her şey. Tabi aynı anda dışarda da hayat akıyor. Yer yer mitolojiye ve antik yunan felsefesine atıflarda bulunuyor yazar. Bı kısımlar bana biraz
Bilmemek romanını hatırlattı. Yer yer derin sözler vardı insanı düşündüren.
Güzel roman, daha doğrusu uzun öyküymüş türü. İçinde kayboldum aman etkisinden çıkamadım diyemeyeceğim, anlamakta biraz zorlandım ve bitirmek için bitirdim. Çıkardığım sonuç ise Thomas Mann’ın etrafına sarılı o dikenli telleri aşmanın o kadar da kolay olmayacağıydı. Fakat ben yine de bu yolculuğa talibim. Gücümü topladığım bir vakit
Buddenbrooklar’ı okumayı planlıyorum. Ve belki de yolum bir gün