...yetişkin çocukların, yıllar boyu boşuna besledikleri beklentilerle ebeveynine hâlâ bağlı olmalarıdır. Anne babaları ölürken, hayatları boyunca onların varlığında asla hissetmedikleri kabul ve onayı en son anda hissetmeyi çaresizce ümit ederler.
Beden yalnızca kalpten oluşmaz, beynimiz de din derslerinde saçmalıkların ve çelişkilerin boşaltıldığı bir hazne değildir. Beden, yaşadığı her şeyin hatırasını tamamıyla bünyesinde saklayan bir organizmadır.
Duygularımızla yaşamayı ve onlarla savaşmamayı bir kez öğrendikten sonra, bedenlerimizde bir tehlikenin tezahürlerini değil, kişisel tarihimizin faydalı izlerini görürüz.
Kötü muamele gören ve bu yüzden hiç büyümemiş çocuklar, hayatları boyunca kendilerine acı çektiren kişilerin "iyi taraflarını" görme çabası içinde olacak ve bütün umytları, beklentileri bu çaba doğrultusunda olacaktır.
Nefretin bizi hasta ettiği doğru değildir. Bastırılan, bağlarından koparılan duygular bizi hasta edebilir ancak ifade edebildiğimiz bilinçli duygular bizi hasta etmez.
Çocuklukta doğan beklentiler o kadar güçlü olabilir ki, nihayet anne ve babamızın olmamızı istediği gibi olmak ve böylece sevgi yanılsımasını sürdürmek için, bize iyiliği dokunucak her şeyden vazgeçeriz.
Yemek, asla özgürlüğe duyduğu açlığı tatmin edemez. Kişinin istediği kadar yiyip içme özgürlüğü, kendi istediğini yapma açlığını doyuramaz. Gerçek özgürlüğün yerine bu geçemez.