Denizin üzerine uzanan ve denizin üzerinde gidip gelen, yine de denizin kendini vermeyi reddettiği bir geminin içindesiniz. Altınızdan akıp geçen sonsuz miktardaki bu su, susuzlugunuzu gideremez.
Gerçeği söylemek en iyisidir çünkü gerçeği söylersen ne söylediğini asla hatırlamak zorunda kalmazsın. Gerçeği söylemekten daha iyisi ise çeneni kapalı tutmaktır.
Bilinçli olarak aradığın şeyi aradığın yoldan elde edemezken o şeyi düşünmeyi bırakıp terk ettiğin geçmişinde ya da umursamadığın bir ara yoldan, havadan süzülürcesine sunan hayat ne garip.
Mataiçi gibi, insanları sevmeme belirtileri gösteren biri için, canlılar insanlardan ne kadar uzaklaşırsa onlara o kadar yakınlaşma dürtüsü hissediyordu.
Dini kanlı, zalim ve ilkel diye nitelendirip geçmek kolaydır. Bunu ben de yaptım. Ama bunlar dinin yapısında yok - insanlığın yapısında var. Her inancın altında ortak bir edebin talimatları yatar. Aynı dersin fraklı ders kitapları gibi.
Rastgele bir katliamda sağ kalanlar ile ölenler arasındaki farkın nadiren iradeyle, akılla ve cesaretle bir ilgisi olur. Asıl mesele nerede durduğundur.
Yönetimdeki insanlar herkesin iyiliği için korkunç şeyler yapmaya hep bir bahane bulabilirler. Biraz katliam, biraz işkence....
Sıradan biri yapsa ahlak dışı olacak şeyler ahlaki hale gelir.
Bize kişiliğin tekil, kişiye özel bir mülk olduğu öğretilir. Bizi biz yapan tüm fikirlerin, inançların ve tavırların beyindeki kilitli kutuda saklanan bir dizi dosya olduğunu düşünecek şekilde yetiştiriliriz. Çoğu kimse benliğinin ne kadarının mülk dışında saklandığını tahmin bile edemez. Kişiliğin sadece kendin hakkında bildiklerini değil, baskalarının senin hakkında bildiklerini de kapsar. Sen annenin gözünde başka kişisindir, sevgilinin gözünde başka, çocuğunun gözünde başka. Sen kendini ne kadar yaratıyorsan o insanlar da seni o kadar yaratırlar - seni tamamlarlar. Öldüğün zaman geride bıraktıklarının zihinlerinde yaşayan parçan gene orada kalır.