insan kendi halinde yaşayıp gidiyor da, yanıbaşında duran kitapta kendi hayatının tıpatıp
anlatıldığından haberi olmuyor. Eskiden dikkatini çekmemiş birçok şeyi, kitabı okumaya başlayınca bir bir anımsıyor insan.
Edebiyat toplumun aynasıymış, yani aynaya benzetebilirmişiz onu. Tutkular, düşünceler her şey apaçık görünürmüş bu aynada. Toplumun kötü
yanlarını kimseyi incitmeden, güzel güzel eleştirirmiş. İnsanları eğitirmiş.
Sıkıyönetimde görülen davalara cezaevinde çeşitli adlar verilmişti, örneğin "Şafakçılar",
Türkiye İhtilâlci İşçi Köylü Partisi sanıklarının ortak adıydı. Dev-Genç davasında ise, her sol
kesimin başka adı vardı. Deniz Gezmiş'in siyasal eylemlerini benimsemiş olanlara da
"Bahriyeliler" denirdi.
Bir de "doktorcular" vardı. Doktorcular, Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın görüşlerini
benimseyenlerdi. Bunlara, bir ikinci ad daha bulundu. "Jivago grubu". Jivago adı, ünlü Sovyet
yazarı Pasternak'ın romanından alınmıştı. Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın görüşlerinden yana
olanlara "Dr. Jivagocular" da denilirdi.
"Cepheciler", Mahir Çayan ve arkadaşlarından yana olanların adıydı.
Şafakçılarla, Doktorcular, birbirlerine iyice karşıydılar. Bahriyeliler ile Cepheciler de, pek
birbirlerini tutmazdı. Bir de "Mihriciler" vardı. Mihrici, Mihri Belli'nin siyasal doğrultusunu
uygun bulanlardı. Bunlara, cezaevinde bir ad daha bulundu: "Mihriban grubu".
Küçüklüğümde aklım mahkeme kararlarına takılırdı. Savcı, hukukçu, yargıç hukukçu,
avukat hukukçu.. Nasıl olur da, aynı konuyu ayrı ayrı görürlerdi? Kendim hukukçu olunca,
bunun yanıtını aşağı yukarı saptayabildim. Fakat böylesine yine de aklım ermiyor: Savcının
ölüm cezası istediği bir sanığı, yargıç beraat ettiriyor. Suç, siyasal nitelikte ise, nedir bunun
kökeninde yatan hukuk mantığı?
Bu soruyu sordunuz mu, hep yanlış yanıt alırsınız. Çünkü, bu bir hukuk sorunu değildir.
Soru yanlış sorulmuştur. Bu gibi sorunların temelinde siyasal gerçekler yatıyor. Bunun da
kökeninde sınıfsal nedenler..
Bakıyorsunuz, bir dönemde, hiçbir sanık hakkında siyasal nitelikte dava açılmıyor.
Dönem değişiyor, bakıyorsunuz, cezaevleri siyasal tutuklularla dolmuş.. Bunu hukuk
kurallarıyla açıklayabilir misiniz? Açıklayamazsınız.
Öyleyse olağanüstü dönemlerin yargısal kararlarını, salt hukukun biçimsel kurallarıyla
ölçüp tartamazsınız. Çünkü terazinin bir kefesinde siyasal nedenler yerleşmiştir. Ağırlıklar
değişmiş, ölçüler değişmiştir