Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sait Köşk

Sait Köşk
@Aybebe
Her kitabı okumam. Eleştirmen değilim. Burada paylaştıklarım kitaplardan bende kalanlardır. Bilirim, kitapların her okuyucuda bıraktıkları farklıdır. Çünkü her insan biriciktir. Değişiktir. Kıymeti de buradan kaynaklanır.
Çocuk sesi evin hayat belirtisiydi. Çocuk sesi olmayan ev hayattan kopuk demekti. Yalnızdı. Çocuk sesi kuş sesiydi. O kuş sesleri olmazsa, aile bahçe olmazdı. Onlar şen şakrak şakıdıkça onlar mutlu olurdu. Anne babanın saadeti kadar sesi çıkardı çocuğun. Çocuk anne babanın dallarına tutunurdu. O dallar, mutlulukla ne kadar muhkem olursa çocuk kendini o kadar güvende hissederdi.
Reklam
Besmeleyle çapayı toprağa vurduğunda diyorsun ki Feride; “Ey Rabbim, Rezzak ismin hürmetine senden istiyorum.” Bir ilacı besmeleyle içmişsen Feride, diyorsun ki; “Ya Şâfi, şifa veren ancak Sensin; Sen’den şifa diliyorum.”
“Cennet nerede bilir misin?” “Neredeymiş?” dedim merakla. “Bir annenin ayağı altında, Bir babanın duasında, Bir fakirin gülüşünde, Bir yetimin saçında, Bir seccadenin başında.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hira Dağı’ndan dönen Hazreti Peygamberimizi (s.a.v) eşi Hazreti Hatice (r.a) bakın ne güzel teselli ediyor; “Vallahi Allah seni utandırmaz. Çünkü sen akrabalarına bakarsın, sözün doğrusunu söylersin, fakir ve muhtaçlara yardım edersin, misafirlere ikram edip onları ağırlarsın, haktan gelen felaketler karşısında insanlara yardım edersin.” Keşke her eş, zor zamanlarında eşini böyle teselli edebilse... İşte o zaman evlerde peygamberî bir huzur olacaktır.
“Mezarda sadece insan yatmıyor,” dedi Feride. “Ne sırlar ne ayrılıklar ne kavuşmalar ne özlemler yatıyor. Bazıları geride bırakılmış, bazıları alıp getirilmiş. Yalan dolan, alavere dalavere; hepsi burada şimdi... Her şey buraya kadarmış.” “Sen öyle zannet Feride. ‘Her şey mezar kapısına kadarmış,’ de. Ama unutma, daha zerre miskallerin, daha zerre merhametsizliklerin hesabı var. Ve iyi ki de var Feride.”
Reklam
"Sakın kimseye kendini ezdirme!" tek başına eksik bir öğüttür. Onu, "Ve sakın kimseyi ezme!" ile tamamlamalı.
Renkleri seviyordum ben, en çok da kırmızıyı. Mevsimleri seviyordum; mevsimlerden baharı, baharlardan ilkbaharı. Umut etmeyi, hep gülmeyi, hayal etmeyi seviyordum. Bir sokak çocuğu olarak görünürde hiçbir şeye sahip değildim belki, fakat ben hayalini kurabildiğim her şeyin sahibiydim. Çünkü gözde değil, gönüldeydi meselem benim.
Bazı marazî tipler kendi taş kalpliliklerini örtbas etmek için derler ki: “Merhametten maraz doğar.” “Peki, soruyorum dedi” Feride, “Merhametten maraz doğuyor da merhametsizlikten ne doğuyor?”
Eğer sever ve affedersen mutlu oluşun, çünkü ancak böyle yaparak sen de sevilir ve affedilirsin. Sevmeden affedemezsin, çünkü hiçbir bağışlama, sevginin büyüklüğünü aşamaz. Ve son olarak, kendini sevmeden ve affetmeden, başkalarını sevmen ve affetmen imkânsızdır.
"Mutlu olmak için çok şey gerekliymiş gibi görünüyor." dedi Genç Prens. "Aslında hayır," dedi A. G. Roemmers "Mutluluk var olmaktan doğar, sahip olmaktan değil. Elindekilerin kıymetini bilerek, elinde olmayanları elde etmeye çalışmamaktan geçer. Bir çok kez eksikliğini duyduğumuz şey bir mutluluk kaynağı olabilir, çünkü diğer şeylerin bizi tamamlamasını sağlayabilecek yegane araçtır aslında. hepimiz her şeye sahip, mükemmel insanlar olsaydık, diğerleriyle nasıl ilişki kurabilirdik ki? Sevdiklerimizin bizi koruma arzusudur belki de geceleri bizi koruyan; böyle söylenmiş zamanında. Mutluluğa giden en sade ve dolaysız yol da çevremizdeki insanları mutlu etmekten geçer."
Reklam
"Eğer aynada üzgün bir surat görüyorsam yapmam gereken tek şey gülümsemek." dedi Genç Prens. "Kesinlikle öyle!" dedi A.G. Roemmers "Eğer sinirli bir komşun varsa, sen kibar olmaya çalış. Eğer iyi bir evlat sahibi olmak istiyorsan, iyi bir ebeveyn olmakla başla işe. İyi bir ebeveynin olsun istiyorsan, iyi bir evlat ol. Tüm bu söylediklerim eşler, çalışanlar ve kalan herkes için de geçerli. Aslında dünyayı değiştirmenin tek bir yolu var, o da kendini değiştirmek."
Bir insana yaptırılmayacak şey yoktur; elbette formülünü bilene.
Sanat, kültür, edebiyat gibi ruhu besleyen gıdalar insanoğlunu mutlu etmek için vardı. Dünyayı daha da güzelleştirmek için...
İnsan, mezarlıkların yanı sıra müzelerde de ölümü hatırlıyor, yoğun duygular içerisine giriyordu. Evet, insan çok zeki bir varlıktı ama bir o kadar da çaresiz.
678 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.