“Hangi rengi kullanırdın?”
Kaşlarımı kaldırdım. “Ne?”
“İçeri girdiğimde, camdan dışarı bakıyordun.” Çiziyordun, kelimesini kullanmamıştı. “Yüzünde çiziyormuşsun gibi bir ifade vardı.” O tanıdık yanına geri geldi ve gözlerim bulandı. Havayı, dış dünyayı ve onun resmini nasıl yapacağımı son defa konuşmamızın üzerinden sonsuz zaman geçmiş gibiydi. Özlemiştim. Çok özlemiştim. “Lavanta grisi.”
Bir şeyler mırıldanmaya başladı. Kısık sesle. Hep aynı kelimeyi söylüyordu: Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen, Lütfen. Sonunda durdu ve yüzüme baktı. "Lütfen, Mia," diye yalvardı. "Bana şarkı yazdırma."
"Ama her şey çok çabuk değişiyordu. Artık bunu anlamıştı. Bir at bir gecede yaşlanıp sakatlanabilirdi. Bir arkadaş da aynı hızda bir yabancıya dönüşebilirdi."