Jon Krakauer, bir dağcı ve vahşi yaşamda vefat eden genç Chris McCandless'ın hikayesinden etkilenerek, bu genç adamın kısa süren hayatını kitaba aktarıyor. McCandless'ın hikayesini derinlemesine incelediği bu çaba, gerçekten takdire şayan. Ayrıca yazar, kitabın bir bölümünde kendi gençliğinde Devil's Thumb dağını tırmanışını anlatıyor; bu bölüm de oldukça sürükleyici olduğunu belirtmeliyim. Ancak, yazarın edebiyatçı gibi anlatımı olmaması sebebiyle, kitap biraz yorucu gelebilir. Kitabın belli bir bölümü ise adeta bir inceleme tadında olmuş.
McCandless, nispeten varlıklı bir aileden gelmesine rağmen, 23 yaşında kendi hesabındaki 25,000 doları bir hayır kurumuna bağışlıyor. Sonrasında herhangi bir mülke bağımlı olmadan kendi istediği doğrultuda yeni bir yaşama adım atıyor. Doğada yaşama düşkünlüğü ve maceraperest kişiliği ile temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar para kazanıp sürekli doğaya kendini bırakıyor. Yaşamın keyfini, elde ettiği deneyimlerle gören bu genç, sürekli farklı ufuklara yelken açıp doğada, modern dünyadakinin tersine daha ilkel bir yaşam sürmeye çalışıyor. Üstelik bu, eğitimli, zeki ve donanımlı bir kişi olarak gerçekleşiyor. Fazla bilgi vermeden kitabın yorumunu size bırakmak istiyorum. Ancak ruhuma uygun bir kitap olması sebebiyle okuduğumu belirtmek isterim. Bu sebeple çok övücü söylemlerde bulunmak yerine, kendi yorumunuzla bu genci tanımanızı istiyorum.