Serenity

Serenity
@Baran17
ʜAʏAᴛ ʙEɴ sEɴIɴ ᴅEğIʟ, SᴇN BᴇNɪM Iᴄ̧IᴍDᴇSɪN. BᴇN NᴇFᴇS AʟIʀSᴀM SᴇN YᴀŞᴀRsIɴ﹗
Mutsuz Olmak
İnsanlığın tarihinde meydana getirilmiş olan, hayranlık uyandırıcı ne varsa, bunların ancak küçük bir kısmı hoşnutluk eseridir. Yaşam ereği olarak hoşnutluğa haddinden fazla değer biçiliyor. Yeni eylemlerin mahmuzu hoşnutsuzluk tur, insan olmaya özgü olan budur. “Mutluluk ancak hoşnutsuzluktadır” (Georg Kreisler, Letzte Heder7, otobiyografi, 2011). Belki de ancak şüphe edebilen, çaresizliğe düşebilen insan, büyük ve fevkalade şeyler yaratabilir. Hoşnut olan, arkasına yaslanmayı yeğleyecektir. Bu bakımdan, bir hoşnutluk eğer fazla uzun sürerse hoşnutsuzluğun tamamen kendiliğinden doğuvermesi şans olarak görünebilir. Fark edilebilir bir dış etki olmaksızın insanın içinin sıkılmasıyla da olabilir bu, bir meydan okumaya dönüşen dış etkilere bağlı da olabilir: Yenilgiler, başarısızlıklar, kızgınlıklar, münakaşalar ve ters giden işler, kimsenin sevmediği ama yine de kaçınılmaz olan hoşnutsuzluk zamanlarına kapı açarlar. Bu terslikleri aklına bile getirmek istemeyenleri dehşete sevk ederek...
Mutsuz Olmak
Mutsuz Olmak
Mutsuz Olmak
İnsanın kaderi daima hep hoşnut olmak değildir, yoksa hâlâ ağaçlarda yaşıyor olurduk. Birisi de çıkıp diyebilir ki: öylesi daha iyi olurdu. Sanatların ve bilimlerin tarihi, insanların ne kadar dikkate değer gelişmelere kadir olduğunu gösteriyor. Bu gelişmeye katılanların birçoğu eserlerini hoşnutluktan yaratmamış, keşiflerini hoşnutluktan yapmamıştır. Galilei ve Einstein gibi kâşifler kafalarını çatlatırcasına düşünmeye gömülüp durmasalar, Madam Curie gibi araştırmacılar hayatlarını riske etmeseler, ne olurdu? Ona bu dünyada bir çare bulunsa, Heinrich von Kleist’ın eseri meydana gelir miydi? Kendine ve sanatına bakarken hiçbir gerginliği olmasa, Vincent van Gogh fırçasını tuvale öyle şiddetle vurur muydu? Sisyphos Efsanesini yeniden anlatan Albert Camus’yü mutlu bir insan olarak mı düşünmeliyiz?
Mutsuz Olmak
Mutsuz Olmak
Mutsuz Olmak
Herkes, kendisi için arzuladığı hoşnutluk ölçüsüne erişmeye layıktır. Gevşemiş, arkasına yaslanmış olmaktan daha güzel ne vardır; her zaman bir sebebiniz olmasa da kendinizden hoşnut, bir türlü hepten daha iyi bir dünya haline gelmiyorsa da dünyadan hoşnut. Ama devamlı böyle olur mu? Apaydınlık bir dünyada apaydınlık bir hayat sürmek mutlaka güzel olurdu ama ölü doğaya dönüşmüş bir dünyada emekli hayatı yaşamaya benzerdi herhalde. Arada bir hoşnut olmak kötü değildir ama marifet bunu abartmamaktır, çünkü gevşeklik halinde ısrar etmek bir soruna dönüşür: Bu halin değişikliğe ve iyileşmeye yol açtığı hiç görülmemiştir; tersine, hoşnutluk ve kendinden hoşnutluk her türlü gelişmeye sekte vurur.
Mutsuz Olmak
Mutsuz Olmak

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mutsuz Olmak
Mutlulukta hermenötik bir yük vardır, başka her şeyden fazla, yoruma bağlıdır. Normatif ön koşullar tartışmalıdır: Hayatta esas mesele sahiden mutluluk mudur? Mutluluk sahiden hoşnutluk demek midir? Ölçülebilirliğe dayanan bir bilimsellik, bunun dışında, aynı sonuçları ortaya koyan incelemelerin tekrar edilebilirliğini talep edecektir: Ne var ki ülkeler, o kadar kısa bir sürede mutlulukları lehine veya aleyhine fazla bir şey yapmış olmaksızın, ölçek üzerindeki yerlerinden sürekli kayıverirler.
Mutsuz Olmak
Mutsuz Olmak
Mutsuz Olmak
Kuşkusuz, insanların hazzı aramakta ve acılardan kaçınmakta hayatî bir çıkarları vardır. Ama eşyanın tabiatı icabı bunu her zaman başarmak mümkün olmaz. Acılar, istisnaları bir kenara bırakırsak, insanları mutsuz eder. Hayatımızdan çıkmalıdırlar. Ama er geç çıkagelirler; yaralanma ve hastalığa bağlı bedensel acılar, hayal kırıklığı hissine ve duyguların incinmesine bağlı ruhsal acılar, geçicilik ve ölümle karşılaşınca düşündüğümüz anlamsızlığa bağlı zihinsel acılar. Ağrı kesicilerin dindirici etkisi olur ama bütün ağrı kesici cephaneliklerini toplasanız bile, acıların her daim olmasını engelleyemez. Lâkin acıları anlamlandırma biçimi değiştirilebilir. Hazzı hissedilebilir kılan zıtlık deneyimini sağlamaz mı acılar? Acıyı tanımasam, hazzın ne olduğunu nereden bilecektim? En yoğun mutluluk anları, acının dindiği anlar değil midir? Demin az kaldı bulanıklaşacak olan gerçekliğe ayna gibi berrak bir tanım getiren, acı değil midir? Hayata yeni bir yön vermeyi teşvik etmez mi? Ben ne yaptım, neyi belki yanlış yaptım? Benim için önemli olan nedir? Hangi insanlara itimat edebilirim? Bitip gittiğimde bu hayattan geriye ne kalacak? Aktaracağım ne var? Tabii acı olmadan da mümkündür, kendine sürekli yeni yön tayin etmek, ama pek kimse yapmaz bunu çünkü iş ciddiye binmiş değildir. İnsanların hayatlarına dair huzursuzluk duymaları için bir şeyin onları acıtması gerekir: işte bunu mutsuzluğa borçluyuzdur.
Mutsuz Olmak
Kendisine ne olduğunu anlamaz insan, oysa her şeye erişmiştir: İşim, ailem, arabam, evim. Hep bunlar içindi. Peki şimdi daha ne olacak? Refahın artmasıyla, onu kaybetme korkusu da artar. İlişkilere duyulan güven kaybolur, omuz omuza vermek niye gereksindir ki artık? Eski değerlerden koptukça yeni sorular çıkar: Doğru ne, yanlış ne? Seçme özgürlüğünün artması, sürekli tercihte bulunmanın ve bu tercihin sorumluluğunu üstlenmenin sıkıntısı büyür. Modern hayatın sunduğu imkânların çokluğu da mutsuz eder, çünkü hayat, şimdiye dek hiç olmadığı kadar uzadıysa bile, bunların hepsini gerçekleştiremeyecek kadar kısadır. Mutluluğun trajedisi, modern mutluluk kavramının insanları sistematik olarak mutsuzluğa sürüklemesindedir
Mutsuz Olmak
Mutluluğun kimyası şayet fazla zorlanırsa insanı mutsuz eder. Çünkü çabucak tükenen, bu nedenle yenilenmesi gereken maddeler söz konusudur; yenilenmelidirler ki hayatı tekrar kışkırtabilsinler ve yeniden tükensinler... Mutlu olmaktan bazen yorulan insan da tükenir, onlarla beraber. Kendi haz hırsının kurbanı olmuştur; nihayet kendini, ondan daimi bir neşe hissi için çaba harcamasını talep etmeyen keyifsizliğin kollarına bırakabildiği için memnundur. Üzüntü hali onun geri çekilme hattına dönüşür. En nihayet kendi içindeki öteki tarafı sonuna kadar yaşayabilecektir. Gerçi “havasında olmayan” insan sosyal ölüm tehdidi altındadır, kimse onu yakınında istemez. Ama “her zaman keyfi yerinde olan”ın durumu da her zaman daha iyi değildir, çünkü o da hoşnutluk hissini sonsuza kadar sürdüreyim diye nafile debelenirken, istemeden, çevresi için bir dayatmaya dönüşür.
Mutsuz Olmak
Mutsuz Olmak
Mutsuz Olmak
Olabilir, insanlar mutluluk için çabalayabilirler. Fakat bu çaba her yönden karanlık bir çerçeve içine alınmıştır: İnsanlar, mutsuz oldukları için mutlu olmaya çabalarlar. Mutluluğu bulduklarında da mutsuzluk olmadan yapamazlar çünkü mutluluğun zıddına muhtaçtırlar; bu nedenle, seyircilerini mutlu etmek isteyen hiçbir yeni televizyon programı, bir mutsuzluk tasvirinden kendini alamaz. Mutluluk insanları terk ettiğinde de tekrar mutsuzluğa düşerler. Mutluluk anları ve zamanları, mutsuzluğun nekaheti için anlamlıdır ama mutluluğu sürekli istemek anlamsızdır, çünkü ebediyen sürmesi mümkün değildir. En vahimi, birçoklarının mutluluktan tam da bunu ummasıdır: Kesintisiz hoşluk hali, daimi neşe, keyifler hep yerinde olsun ve bol eğlence. Ne var ki mutluluğu bir tür daimi zevkte aramak, mutsuz olmanın en emin yoludur.
Mutsuz Olmak
Mutsuz Olmak
Mutsuz Olmak
Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı eserinde “son insanın” küçük mutluluğunu alaya alan (“Gündüz için küçük hazları, gece için küçük hazları vardır”, Zerdüşt’ün Öndeyişi,) Friedrich Nietzsche bile, birkaç yıl sonra Ahlâkın Soykütüğü Üzerine başlıklı metninde (üçüncü bahis, 14), icat ettiği yeni insana bir mutluluk hakkı tanıyacak kadar ileri gitti. Bu haklarını alabilmeli ve mutsuzların durumunu gözetmeyi de fazla abartmadan kullanabilmelidirler. Bir iktidar meselesi midir, gelecek zamanların bir önden zuhuru mudur mutluluk?
Mutsuz Olmak
Hayattan zevk alabilmek ve hayatı sevebilmek, güzeldir. Ama herkes için her an mümkün olmaz bu. Gerçi insanların gönül hoşluğu için yapabilecekleri çok şey bulunur. Ama her hoşluğa tekabül eden bir nahoşluk, her iyilik haline tekabül eden bir kötülük hali, her mutlu oluşa tekabül eden bir mutsuzluk vardır. İnsan kendini hoşluk haline ne denli bırakırsa, karşı kutbun potansiyeli o denli büyür. Mutluluğunu sağlığa bağlarsa, bir nezle bile onu mutsuz edebilir. Hep eğlence istiyorsa gönlü, bir saat sıkılmak onu mutsuz etmeye yeter. Hep genç kalmayı istese, yaşlanmak ona daha fazla acı verir. Hayat sırf zevk almak için mi yaşanır? Öyle ise, dişçide duyacağınız acı peşinen hayatınızın bir haftasını gölgeleyecektir. Sırf başarı mıdır önemli olan? O zaman tek bir başarısızlık bile hayattan bıktırabilir. Yaşama sanatı, her şeyde mucizevi olanı görmek midir? O zaman gündelik hayata damgasını vuran ve hiç de mucizevi olmayan şeyler değersizleşir, oysa onlarla yaşamak da yaşama sanatının parçasıdır.
“Gerçekten hakikati arayan bir kimse hayatında en az bir defa her şeyden şüphe etmelidir.” Réne Descartes
Mübarek Ramazan Bayramı'nın ülkemiz ve tüm İslâm alemi için; güzelliklere, esenliklere, barışa ve huzura vesile olması temennisiyle hayırlı bayramlar diliyorum.💐🍬
Körlük
Adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir kentinde, arabasının direksiyonunda trafik ışığının yeşile dönmesini bekleyen bir adam ansızın kör olur. Ancak karanlıklara değil, bembeyaz bir boşluğa gömülür.
18 Mart
Bu topraklar için canını feda eden tüm şehitlerimize, 57. Alay’a, Cevat Paşa’ya, Seyit Onbaşı’ya, Nezahat Onbaşı’ya, ismi gök ehlinde saklı tüm isimsiz kahramanlara ve Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya sonsuz minnet ve aşk ile… Ruhları şad olsun…. ❤️