Muslihiddîn

Muslihiddîn
@Bay_bars
İlâ-yı kelimetullâh El mülki lillâh Asâkir-i İslâm Hâsibû kable en tuhâsebû İslâm diyarında cehalet, mazeret sayılmaz. Dinimiz İslâm'dır Elhamdülillah Canımız fedâdır fî sebîlillah
MERİH
24 Temmuz
73 okur puanı
Kasım 2021 tarihinde katıldı
Muslihiddîn yorumladı.
Tabi'iynin ulularından Hasan-ı Basri hazretlerine sordular: — İsmi â'zamı bilir misin? — Sana öğretecek kadar bilirim. İsmi a'zamdan murat, duanın kabul olması değil mi? — Evet... — Öyle ise, helâl ye, helâl iç, helâl giy ki, ellerini kaldırmadan duan kabul buyurulsun, cevabını verdi. ➤ Demek oluyor ki, duanın kabulü şartlarından birisi de helâl lokma ve meşrû işlerdir. Bunların hepsini cem edenlere mütteki denilir ki, Allahu Teâlâ'dan ziyadesiyle korkmaktır, Müttakiler hakkında bir çok lûtuflar ve ihsanlar vardır. Hak velileri, en büyük müttakilerdir. ..... Cenab-ı Hakk, tevfik ve hidayetten ayırmasın.
Muslihiddîn okurunun profil resmi
Silsile-i Sâdât’ın on beşinci halkası Şâh-ı Nakşibend kuddise sirruh Hazretleri, yediklerinin ve içtiklerinin helâl olmasına çok ehemmiyet verirler ve bilhâssa haram şüphesi olan şeylerden kaçınma husûsunda ellerinden gelen gayreti esirgemezlerdi.  Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri, sohbet meclislerinde: “İbadet on kısımdır. Bunun dokuzu helâl talebinde olmak, bir kısmı ise diğer amellerdir.” meâlindeki hadîs-i şerîfi okurlar ve bu şekilde amel edilmesini emir ve işaret buyururlardı. Yine Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri, “Sâlih ameller ve güzel fiiller ancak helâl lokma ile işlenebilir. O lokma da gaflet ile yenmemeli, bilakis kalp huzuru ile yenilmelidir.” buyurmuşlardır.
Visâl okurunun profil resmi
Allah razı olsun 🌿
Reklam
Muslihiddîn yorumladı.
Evlerinde kaldılar, İsrail bombaladı. Evlerinden çıktılar, İsrail bombaladı. Mülteci kampına gittiler, İsrail bombaladı. Sınır kapısına gittiler, İsrail bombaladı.
Muslihiddîn okurunun profil resmi
Ebû Mûsâ el-Eş‘arî (r.a.) şöyle anlatıyor: “Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem: ‘Hazret-i Allah, zalime mühlet verir, onu (azabıyla) yakalayınca da kimse kurtaramaz.’ buyurduktan sonra, ‘İşte Rabb’in, (halkı) zalim memleketleri cezalandırdığı zaman böyle cezalandırır. Çünkü O’nun vereceği ceza çok acı, çok çetindir.’ meâlindeki Hûd Sûresi’nin 102. âyet-i celîlesini okudu.”
Muslihiddîn bir yorumu yanıtladı.
"Ömür basamaklarını bir bir çıkıyordu."✨ 15.02.2024 15.45 ⏳🖋️
Muslihiddîn okurunun profil resmi
Tasavvuf büyüklerinden Yûnus bin Abdullah (rh.) bir gün müridleriyle biraz sohbet etti. Sonra onların yüzlerine bakıp ‘Âh!’ eyledi. Müritleri, “Ey Şeyhimiz! Neden bize bakıp ‘Âh’ ettiniz?” diye sordular. Şeyh Hazretleri, “Benim de sizin de ömürlerimizden birer saat eksildi. Onun için ‘Âh’ eyledim. Zira ömürden böyle saatlerin eksilmesiyle günler geçer. Günlerin geçmesiyle ömür eksilir, gider. Kişi bir gün ansızın döner, bakar ki ömür bitmiş. İşte o zaman ömrünü ibadetsiz geçiren kimseye son pişmanlık fayda vermez.” dedi.
1 önceki yanıtı göster
Muslihiddîn okurunun profil resmi
Eyvallah. Cümlemizden...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Muslihiddîn yorumladı.
Bazen cevap vermeye takâtin kalmaz. Nasıl biliyorsan öyle yap dersin, açıklama yapmazsın. Detay vermezsin, tarif etmezsin. Yorulursun, susarsın...
Muslihiddîn okurunun profil resmi
Söz kifayetsiz kalacaksa susamlı insan. Fazla izahat lisanen kabahat tır. Cemil Meriç
Muslihiddîn yorumladı.
Allâhü Teâlâ buyurdu -meâlen-: “Şunların hiçbirisine itaat etme: Çok yemîn edene, fikri bozuk olana, daima kusur arayana, laf götürüp getirene, iman ve infaktan (halkı) menedene, haddini aşana, çok günahkâr olana, bunların ötesinde de kötü sözlü olup fenalıklarla tanınmış bulunana (itaat etme).” (Kalem Sûresi, âyet 10-13)
Muslihiddîn okurunun profil resmi
Mâûn (Eraeytellezî) Sûresi’nin 3. âyet-i kerîmesi şöyle tefsir edilmiştir: Ve o kimse, öyle cimri ve iyiliksever olmaktan öyle uzaktır ki, yoksula yemek yedirilmesi için başkalarını teşvikte bulunmadığı gibi kendisi de bir hayra delâlet etmek, vesile olmak istemez. Kendisi doyurmadığı gibi gerek kendi yakınlarının ve gerek hâli vakti müsait olan diğer kimselerin ihtiyaç sahiplerine bakıp gözetmesi ve yemek yedirmesi için bir tavsiyede, teşvikte bulunmaz, çaresizlerin hâlini düşünmez, fakirlere bakılmasına taraftar olmaz. O öyle kimsedir ki başkalarının iyilikte bulunmalarını bile kıskanır.
•N okurunun profil resmi
Bu âyet-i kerîmede şuna işaret vardır ki: İnsan, elinden geldiği takdirde yetimlere, fakirlere, ihtiyaç sahiplerine, kendi malından yardım etmelidir. Kendi malı olmadığı takdirde başkalarını öyle bir yardımda bulunmaya güzel bir surette teşvik etmelidir. İnsaniyet namına hayırsever olmalıdır. Öyle bîçâre bir fakiri doyuran kimse, o fakirin hakkı olan bir yiyeceği ona vermiş ve fakire olan borcunu ödemiş gibidir. Allâhü Teâlâ, Zâriyât Sûresi’nin 19. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Onların mallarında sâil (ihtiyacını bildirerek yardım dileyen) ve mahrum (ihtiyacını bildirmekten utanan fakir) için bir hak vardır.” buyurmaktadır. Bu suretle bu hakkı vermek, şiddetle tembih edilmiş ve başa kakmak da nehyedilmiştir. Allâh’ın inayetiyle açlıktan kurtulmuş ve korkudan emniyete erdirilmiş olan insanların, Allâh’a ibadet ve kulluk etmeleri gerekir. Bu kulluğu yapmak için de öksüzlere, kimsesizlere bakmak, açlara, bîçârelere yemek yedirip derman olmak için yardımlaşmaları, hak dinin icabı olan vazifeleridir. Güçleri yeterken bunu yapmayanların, Allah indinde cezaya çarpılacakları muhakkaktır. **Dindar görünenlerin bedenen ve mâlen vazife ve ibadetlerinden gaflet ve riyâkârlık edip de az bir yardımdan bile sakınarak cimrilik etmeleri ne kadar şaşılacak bir hâldir.**
Reklam
111 öğeden 106 ile 110 arasındakiler gösteriliyor.