Suçlar ve cezalar hakkında da beccaria şöyle diyor "adalet sözcüğüyle sadece bireysel çıkarları birleştiren zorunlu bağı amaçlamaktayım.bu bağ olmasaydı, toplumsal yaşam, eski kaos dönemlerindeki gibi çözülüp dağılırdı.bu bağı sağlama zorunluluğunu aşan bütün cezalar, doğaları gereği haksızdır, hukuka aykırıdır. "
Burada yazarımızın öncelediği bireysel çıkarların çatışmasızlığının sürdürülmesidir. Bu açıdan hukuk bir ticaret anlaşması, adalet satılan bir meta olarak görülmüş sonucunu çıkarmamız mümkün.öyleyse bireysel çıkarları bağlama önceliği üzerine inşa edilmiş bir hukuk sisteminde suç kavramından anlamamız gereken nedir?
Modern hukukun oluşumuna ciddi ölçüde ilham kaynağı oluşturmuş, idam, sanıklara işkence yapılması gibi konularda ilk defa karşıt fikirlerin yer aldığı bir kitap olması hasebiyle önemli bir kitaptı.çevirmen sami selçuğun sayfaların altındaki dipnotları sayesinde beccaria nın etkilendiği isimler, bahsedilen mevzunun roma hukukunda ve modern hukuk da ele alınış şekli ve daha bir sürü şey hakkında
Bilgi sahibi olmak mümkündü. Şahsen daha öncesinde sami selçuğun çevirmen ve yazar kişiliğinden haberim yoktu.denk gelirsem kendi yazdığı kitaplardan da edinicem inş.
kitap ilginç bir konuya sahipti ve ilginç bir uslup sahibi olma iddiasındaydı. Konuşmalar kişiyi belirten herhangi bir işaret olmadan ardarda geliyordu, nedeni bilinmeyen bir körlük hastalığı toplumda hızlıca yayılıyordu, problemin nedenini anlayamayan, bilmeyen roman kahramanları gibi biz de kahramanların adını sanını bilmiyorduk. Bu üslup yerinde kullanılabilseydi eğer yazarın vermek istediği kaos duygusunu oldukça güçlendirici bir etki yapabilirdi ama malesef yazar bunu başarmak da oldukça zayıf kalmış. Kitap boyunca gerek diyalogların kahramanların duygularını okuyucuya hissettirmekteki başarısızlığı, yapaylığı ve gerek yazarın kahramanlarının sözleri üzerinden entellektüel didaktiklik taslama konusundaki ısrarı nedeniyle okuyucu ve anlatılan olay arasındaki mesafe bir türlü kapanamadı.ayrıca diğer kitaplarını bilmiyorum ama en takdir edilen ve beğenilen kitabı buysa eğer yazarın nasıl Nobel alabildiğini anlayabilmek mümkün değil. Açıkçası saramagonun dilini baya zayıf buldum.
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,6bin okunma
Protestan inanışta özellikle kalvinizm de katı bir kadercilik hakimdir. Kişilerin yazgısında kurtuluşa mı ereceği, kafir mi olacağı yazılmıştır ve bunu değiştirmek için yapabileceği hiç bir şey yoktur. Sadece kişi eylemlerinde dünya üzerinde tanrının şanını yüceltip yüceltemeyeceğinin delillerini görebilir. Böylece bitmek bilmeden çalışan, boş
Teddy katz 1998 yılında filistinin tantura köyünde israil askerleri tarafından işlenen ve 250 Filistinli köylünün ölümü ile sonuçlanan katliamı gün ışığına çıkaran bir yüksek lisans tezi yazdı. Tez ancak 2000 yılında basılabildi.hayfa Üniversitesi tezin hatalı olduğu konusunda ısrarlıydı. Söz konusu akademik çalışma daha sonra mahkemeye verildi ve
devlet mülkiyetin güvenliğini korumak üzre kurulduğu sürece, gerçekte zenginleri yoksullara ya da mülk sahibi olanları mülk sahibi olmayanlara karşı savunmak üzre kurulmuş demektir
Kitabın yazarı leo huberman kitabı yazmaktaki amacını tarihi ekonomi teorisiyle ve ekonomi teorisini tarihle açıklamak olarak ifade ediyor. Tarihsel bağlamından koparıldığında ekonomi teorileri özellikle konuya aşinalığı olmayan insanlar için oldukça karmaşık ve anlaşılması güçtür. Başka bir açıdan bakıldığında ise tarih toplumların ekonomik süreçlerinden bağımsız incelemeye çalışıldığında çoğunlukla okuyana pek bir şey ifade etmeyen iktidar mücadeleleri, taht değişimleri ve savaşlardan ibarettir. Elbette bu savaş ve taht değişimlerinin o toplum hakkında bize söylediği birşeyler var yok değil. Ama bu sıkıcı tarih anlatımı altında toplumu esas oluşturan köylüler, nalburlar, devrimler kralların görkemli taçları altında görmezden gelinir, toplumsal olayların anlaşılması sekteye uğrar. Şarlkenin mi yoksa İ. François in mi kutsal roma imparatoru olacağını Şarlkene verdiği ödünç paralarla belirleyen alman bankeri jakob fugger klasik tarih anlatımında neredeyse pek geçmez ama iktidarı belirleyen, devrimleri yönlendiren neredeyse her zaman fuggerler ve onların çıkarlarıdır aslında. Kitap özellikle feodal Toplumdan kapitalist topluma geçiş sürecini çok güzel anlatmış. Güçlü merkezi yönetimlerin nasıl doğduğu, lonca sistemi, ardından yıkılışı, merkantilizm, fizyokratlar, sanayi devrimi hepsi tarih ve ekonomiye en ufak ilgi duymayan okuyucu için bile asla sıkıcı olmayan akıcı bir dille ele alınmış . kitaba yapılabilecek tek eleştiri sosyalizme aşırı romantik yaklaşması olabilir. Fakat bunu da kitabın rusya'daki Bolşevik ihtimalinin oldukça erken bir döneminde yazılmış olmasına bağlayabiliriz.herkese iyi okumalar