Zweig'ın sadece dört kitabını okudum ama 2 romanında özellikle ( Bir Kadının Yaşamından 24 saat , Bilinmeyen Kadının Mektubu) bu romanlarda ben Zweig'ın psikolog kimliğine hayran kaldım. Gerçekten sağlam gözlemleri ve yorumları var. Bu iki roman aşk konusunda uyarıcı olmuş Zweig. Aslında aşk değilde aşk sandığımız karın ağrılarını anlatıyor. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nda da tam olarak bu anlatılıyor.kızın babasının olmayışı dikkatimi çekti aynı zamanda annesinin ilgisizliği yani kız en önemli kişilerden sevgi alamamış. Bu tabii kide sevgi arayışına neden olacaktır olmuşta. Kız çocukken yaşça büyük adama aşık oluyor,büyüyor hâlâ aşık ve neredeyse tapacak kadar. Burada da Zweig aşktan öte benliğin önemini vurguluyor gibi geldi. Kadının yaşamının berbatlığı çektikleri hep bilinmeyen bir aşk için bunun ne nedenli kötü, ürkütücü olduğunu hissettirdi Zweig. Yani kısacası aldığım öğüt ne olursa olsun aşktan öte ben varım benim ruhum var.