O esmerlik, o hoyratlık, badem
dallarına vergi o sıyrılış gökten,
iki ayrı havalanış, iki ayrı gül
gibi her günkü mumlarını yakıyor,
zipzıplarını döküyor penceremin küpeştesine,
otların sesini duyuyorum cebinde.
Çocuk bu, çocuk bu dışardaki,
çocuk bin kez, bin yaşında olsa da.
Bin kez düşüyor merdivenden
incir çaldığı ağaçtan,
dizlerinin kanını sürüyor en ak çarşafına aynaların, camlarda temizliyor
kara dutların ekşisine bulanmış parmaklarını.
Başımı uzatırsam
eriyecek biliyorum,
yaza dönüşerek birdenbire.