Bergen

20. yüzyıla kadar Avcı/ yiyecek toplayıcı olarak kalmış olan bu az sayıdaki insan topluluğu, yerlerini yiyecek üreticilerine kaptırmaktan kurtuldular çünkü yiyecek üretimine elverişli olmayan bölgelerde, özellikle çöllerde ve Kuzey kutup bölgesinde yaşıyorlardı, içinde bulunduğumuz 10 yıllık zaman diliminde onlar bile uygarlığın büyüleriyle baştan çıkarılmış, bürokratların ya da misyonerlerin baskısıyla yerleşik düzene geçmiş olacaklar ya da mikroplara yenilecekler.
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
Bulut geçti Gözyaşları kaldı çimende Gül rengi şarap İçilmez mi böyle günde, Seher yeli eser yırtar eteğini gülün Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
Şunu söyleyebilirsiniz insan için: Kuramlar değişip yıkıldığı zaman, düşünce okulları, felsefe ve inançlar, kimi milliyetçi, kimi dinsel, kimi ekonomik konudaki dar ve karanlık düşünce yolları önce gelişip sonra parçalandığı zaman, insan ileri doğru uzanır, sendeler, acı duyar, bazen de hatalar yapar. Adımını attıktan sonra bazen gerisin geri kayabilir ama, en fazla yarım adım geriye kayar asla bir adım kaymaz. Kesinlikle inanabiirsiniz buna. Kapkara uçaklardan pazar yerine bombalar yağarken de, tutuklular domuz gibi üst üste tıkıştırılırken de, ezilen gövdeler pis pis akıp toza toprağa karışırken de emin olabilirsiniz bundan. Şu yüzden emin olabilirsiniz: Eğer ileriye o adım atılmamış olsaydı, o sendelemenin acısı insanın içinde hâlâ canlı olmasaydı, bombalar düşmez, gırtlaklar kesilmezdi. Siz asıl bombalar bombalayanlar sağ olduğu halde bombalamanın kesileceği andan korkun. Çünkü her bomba, ruhun henüz ölmediğinin kanıtıdır. Mülk sahipleri sağken grevler durmuşsa... ondan korkun işte. Çünkü ezilip bastırılan her grev, bir adım atıldığının işaretidir. Şundan emin olabilirsiniz... korkulacak zaman, İnsan'ın bir ülkü uğruna acı çekmeyi ve ölmeyi reddettiği zamandır. Çünkü bu bir tek nitelik İnsan'ın temelidir. Bu bir tek nitelik, evrende benzeri olmayan İnsan'ın ta kendisidir.
Sayfa 184

Reader Follow Recommendations

See All
Banka dediğin insana benzemez. On beş bin dönüm toprağı olan insan da insana benzemez zaten. Canavardır.
Sayfa 42
Bu, Adem'in ikinci kez isyanıydı. Bu kez 'yasak meyve' bilimdi. 'Şeytan 'Burjvazi, 'yılan'sa para! (belki ilkinde de durum aynıydı.)
Sayfa 38
Reklam
"Sen yalnızca biraz müzik istiyorsun benden, ama şu ana dek sandığımdan çok daha fazla şeyler varmış içimde, daha yeni yeni anlayabildiğim pek çok başka şey de paylaşabilirim seninle."
...dayanılmaz gibi geliyor...günler...alışıyor sonra...düşlerde bile çıkılmıyor dışarı.
Sayfa 103Kitabı okudu
Belki sonuna dek gitmekten korkuyorlardır; sonunu görmekten.
Yüksek sesle konuşulanlar, tartışılanlar hep bilinen şeyler olduğuna göre ülkenin yönetimini asıl etkileyen, düzenleyen şeyler bu fısıltılarda gizliydi anlaşılan.
Reklam
Bir gün günbatımında deniz kıyısındaki kumlara uzandık birlikte. Serin, yumuşak su, dalgalar ayaklarımıza kadar geliyordu. Gök karşımızda kızıllaşmıştı, güneş batıyordu. Altımızdaki kum sıcaktı. Orada uzun bir süre birbirimizi kucaklayarak gidip geldik. Sonra da aşkın sarhoşluğuyla kalkıp yumuşak, ıslak kumlarda yürüdük. Biraz dolaştıktan sonra döndük ve seviştiğimiz yere geldik. Ama ortada bir şey kalmamıştı. Oraya hiç gelmemişiz, saatlerce sevişmemişiz gibiydi. Ne sevişmeden, ne de gezintiden bir iz olsun kalmamıştı. Her şey kaybolmuştu. Kum temiz ve dümdüzdü. Oraya yüzyıllardır kimse uğramamıştı sanki. Hafif rüzgar ve yükselen dalgalar her şeyi yok etmiş, ortadan kaldırmışlardı. Hayat da buydu işte; ıslak, sıcak, sonsuz bir kumdaki bir sevişme gibi… sonradan rüzgar ve dalgaların gelip izlerini ortadan kaldırdıkları bir sevişme…
Uğuldayan ve hep uğuldayan bir orman kadar üşüyorum şimdi yanlış rüzgârlar esiyor dallarımda yanlış ve zehirli çiçekler açıyor Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık Su ve ses kadar beklediğim ne kaldı geride, bilmiyorum
Onu düşünmekten kendimi alamıyorum, şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.
Sayfa 170
153 öğeden 136 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.