"Bekleyin!" demişti. "Burada bekleyin onlar size gelecek."
"Kimler?" diye sormuştu Filipinli.
"Hayatının anlamını bulmuş olanlar. Hayatlarını adayacakları şeyi bulmuş olanlar gelecek. Siz de kalplerini söküp, yerine, o şeyleri koyacaksınız. Sonra da kalpleri fırlatıp atacaksınız!"
"Ama..." demişti Kızılderili. "Kalpleri olmadan nasıl hayatta kalırlar?"
"Göreceksiniz!" demişti bina da.
"Peki ya kimse gelmezse?" diye sormuştu Filipinli.
"Kim kalbinden vazgeçecek kadar kendini bir şeye adayabilir ki?"
"Onu da göreceksiniz !" demişti bina.
"Ya hayatlarının anlamını bulamayanlar?" diye söze girmişti Kızılderili. "Onlar ne olacak?"
"Onlar da, göğüslerinde bir et parçasıyla canlı canlı çürüyecekler. Ve buna da yaşamak demeye devam edecekler!"
Öptü beni :
"Bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır" dedi.
"Bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır," dedi.
"İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde;
körler onları görmese de, yıldızlar vardır." dedi…
...keşke sabah duştan çıkıp saçlarını hemen bağladığında ve akşam gelip saçlarını çözdüğünde etrafa yayılan o kokuyu şimdi duyabilseydim. Ha, unutmadan; havucun tatlı tarafını yediğimde de aklıma sen geliyorsun.
- Ali Lefévre