Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tuba Hoca

O vakit bana öyle gelir ki yeryüzünde yapayalnızım, meçhul şeyler, belirsiz tehlikelerle çevrili, müthiş surette yalnız
Reklam
Bazen kalabalıkların ortasında, tek başına kaldığımız vakitlerdekinden fazla yalnız değil miyiz? Öyle zamanlarda kendimizle bile baş başa kalamıyoruz ve bunu yapabilmek için dağ başları arıyoruz
Bir insanı tamamıyla tanımak için bazen asırlar bile yetişmez; kâfi derecede tanımak için bazen bir an bile yetişir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan, çektiği ıstırap nispetinde zevk duyar: Ne kadar acıkırsa yemekten, ne kadar yorulursa dinlenmekten, ne kadar ararsa bulmaktan o derece zevk alır……Eğer bir adamın hayatında duyduğu haz ve keder yekûnları hesap edilecek olursa görülecektir ki hiç kimse kimseden daha fazla ne mesut ne de bedbahttır. Hepimiz kahkahalarımızı gözyaşlarımızla ödüyoruz ve bu hususta bir dilenci bir mil- yarderden farksızdır.
Nerede şimdi o?
Nasıl bir tesadüf, nasıl bir hâdise veya mecburiyet, hangi yollarda, nerde ve ne zaman bu iki insanı karşılaştıracak, tanıştıracak ve birbirine yaklaştıracak? Gazali'nin meçhul sevgilisi için kendi kendine sorduğu gibi, "Nerde şimdi o? Sarı saçlı mıdır, esmer midir ve gecenin büyülü şiiri içinde, acaba, şimdi ne düşünüyor?"
Reklam
Evleniniz, çocuğum... Benim yaşımda yalnız yaşamanın ne olduğunu bilmezsiniz. Akşamüstü, evde, ateşin karşısında, yalnızlık, o vakit bana öyle gelir ki ve yüzünde yapayalnız, meçhul şeyler, belirsiz tehlikelerle çevrili, müthiş surette yalnız ve tanımadığım komşumdan beni ayıran duvar, penceremden gördüğüm yıldızlar kadar onu benden uzaklaştırır
Bütün ikiliklerin ortadan kaldırıldığı yerde, insan kendilikte boğulur. Hiçbir ikilik olmadımı insan kendisine bulanır. Bu narsisist öz-çöküş, ölümcüldür. Alain Badiou da aşkı, "İki'nin sahnesi" olarak adlandırır. Aşk, dünyayı ötekinin bakış açısından yeniden yaratmayı ve tanıdık olanı terk etmeyi mümkün kılar. Tamamen başka olanın başlamasını sağlayan bir olaydır. Buna karşın bugün, Bir'in sahnesinde ikamet etmekteyiz
Sartre açısından da öteki, kendini bir bakış olarak sunar. Sartre bakışı insan gözüyle sınırlandırmaz. Aksine bakılmak, dünya-içinde-varlığın merkezi bir boyutunu oluşturur. Dünya bir bakıştır. Dalların hışırtısı, yarı açık bir pencere veya perdenin hafif bir hareketi bile bir bakış olarak algılanır. Bugün dünya bakış fakiridir. Nadiren bakıldığımızı ya da bir bakışa maruz kaldığımızı hissederiz. Dünya kendisini bize, bizim hoşumuza gitmeye çalışan bir göz ziyafeti olarak sunar. Dijital ekran da bakışa uygun bir niteliğe sahip değildir. Windows bakışı olmayan bir pen- ceredir. Yaptığı şey tam da bizi özellikle bakıştan korumaktır
Ben, yönünü diğerlerine göre belirler ve artık ayak uydurabileceğine inanmadığında tökezler. [...] Başkalarının birileri hakkında ne düşündüğü ve onların kendileri hakkında ne düşünüldüğü konusundaki tasavvuru bir toplumsal kaygı kaynağı haline gelir. Bireyi zorlayan ve yıkan nesnel durum değil, belirli ötekiler karşısında kısa çubuğu çekmiş olma duygusudur."
YABANCI DÜŞMANLIĞI
Yabancı düşmanlığı nefrettir ve çirkindir. Evrensel aklın yokluğunun bir ifadesi, toplumun halen barışmamış, uzlaşmamış olduğunun bir göstergesidir. Bir toplumun medeniyet derecesi, misafirperverliğiyle, evet onun dostaneliğiyle ölçülür. Barış/uzlaşma, dostanelik demektir
Reklam
Misafirperverlik, "hakkı tasavvur etmenin fantastik ve abartılı bir yolu değil, hem kamu hukukunun hem de devletler huku- kunun yazılı olmayan kurallarının genel olarak insan haklarına ve böylece ebedi barışa yönelik zorunlu bir tamamlayıcısıdır. Ancak bu koşulda ebedi barışa sürekli yaklaşmaktan gurur duyulabilir." Misafirperverlik, kemâle ermiş evrensel aklın en yüksek ifadesidir. Akıl, türdeşleştirici bir güç kullanmaz. Dostaneliği ötekini ötekiliğinde kabullenmeye ve hoş karşılamaya muktedirdir. Dostanelik özgürlük demektir.
Mülteci
her yabancı kişi başka bir ülkede kalma hakkına sahiptir. “Barışçıl hareket ettiği sürece", düşmanca muamele görmeden orada kalabilir. Kant'a göre, hiç kimsenin “dünyanın bir yerinde bulunmaya, bir diğerinden daha fazla hakkı” yoktur. Misafirperverlik ütopik bir mefhum değil, aklın zorladığı bir fikirdir
Dijital araçlarla herkesin birbirine bağlanması ve iletişime geçmesi başkalarıyla yüz yüze karşılaşmayı kolaylaştırmaz. Aksine, yabancıları ve başkaları geçip, onun yerine aynı ve benzer düşünen insanları bulmaya hizmet eder ve deneyim ufkumuzun daha da daralmasına sebep olur. Bizi sonsuz bir Ben-döngüsüne sokar ve sonunda “kendi fikirlerimizi bize aşılayan bir oto-propagandaya” yol açar
Mutlak Sıfır
Aynının terörü bugün hayatın her alanına tesir etmektedir. İnsan hiçbir deneyim yaşamadan her yere seyahat eder. Bir kavrayışa ulaşmadan her şey hakkında malumat edinir. Bilgiye erişmeden enformasyon ve veri biriktirir. Serüven ve heyecan peşinde koşar ama hep aynının içinde kalır. İnternette Arkadaş ve Takipçi toplar ama asla bir başkasıyla karşılaşmaz. Sosyal medya, toplumsalın mutlak sıfır derecesini temsil eder.
İnsan, isteklerini gerçekleştirmek için kendi sihirli lambasını, kendi cinini kendinin bulduğunun, yarattığının farkında değil midir? Sihir de, lamba da, cin de hatta hayat denen masal da hepsi insanın isteğinin tecessüm etmiş halleri... Bu kadar isteği olan bir varlığa bu Kâinâť'ın bile az olduğunu söylemek zaittir
Sayfa 113Kitabı okudu
531 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.