...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn- cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?
Herkes evet evet herkes, yanlızca bir benlik içinde yüzmekte, hiç kimse, bir diğer cân ne hisseder, ne düşünür, üzülür mü, acı mı çekiyor ? düşünmemekte... Birbirimize ne kadar zarar veriyoruz farkındamısınız ?
Oysa bir zamanlar beni en iyi o anlar dediğiniz kişi dahi sizi, anlayamamışsa.. Varmıdır acep bir çaresi, bu debelenip durduğum hayat girdabından beni çıkmaya mâlik... Elim kolum kırık, geç açtım, erken soluyorum ! ve ben bu gidişi durduramıyorum... evet bekledim, evet hiçbir insanın bir insanı beklemediği kadar bekledim. benim yüreğim temiz, hatalarım olsa da diyebilirimki sana; ben en saf halimle severim, severdim seni, sever idim, sevdim... bak şimdi " Amin Maalof'un Doğunun Limanları" kitabını açtım okudum, okudum ve bir noktaya gelince kalbimle satırlara dokundum beni en iyi o anladı bugün ve satırlar sûrete büründü onu gördüm ,beni ayakta dipdiri tutan, son umut kırıntısını ...
"Gelmemenin bir vakti yoktur. İnsan coşkuyla beklerken ne kadar zaman geçerse, o büyük günün yaklaştığına o kadar inanır. Bir yıl mı geçmiş? Ne yapalım dersiniz, hazırlanması en az bir yıl sürerdi zaten. İki yıl mı geçmiş? Gelmesinin eli kulağındadır." ya Cânlar , bu günün kitabından bu yeri size miras bırakmak istedim. birde; son bir sitem bırakıvereceğim "benim heveslerim kursağımda kalmakla ünlüdür"
"İnsan hiçbir umut beslenemediği zaman durumu kabullenebiliyor
ama kapkara bulutlar arasından iğne ucu kadar kendini gösteren bir güneş ışını belirince bütün dünyası o ışığa bağlı oluyor ..."