Serhat

Geçip giden bir zaman, yaşadığı ömrü bile hatırlayamayan insanlarız. Kendi hayatımızı sonunu merak ettiğimiz bir film gibi izlemekteyiz.
Reklam
Doğal olarak niş sahalarda herkes taklit edeceği bilgili birini aramaktadır. Böylesi tartışmalarda akademik hiyerarşinin etkisi daha net gözlenir. Bu hiyerarşi gerçekten insanlar nazarında etkilidir. Yan etkisi ise şudur: hiyerarşi kabulü her zaman delil takibini bıraktırır. Bir yerden sonra bu konuya dair entelektüel merakları öldürür. Deprem fazla niş bir saha olduğu için anlaşılması zor olabilir. Ancak tarih de böyledir. En yüksek payenin kendisine verildiği kişi büyük kitlelerce taklid edilir. Oysa tarihte belgeleri kontrol edebilmek, delilleri incelemek branşı tarih olmayan bir entelektüel için imkansız değildir. Bir noktadan sonra taklide alışılır ve insan iradesini teslim edeceği taklit mercileri aramaya çıkar. Günümüzde de olan çoğunlukla budur. Herhangi bir fikri tartışmada akademik unvanın delil gibi sunulması genellikle bu sebepledir. İlk kitabımızın ilk sayfasına "Fikrin pazarında tek geçerli akçe delildir." diye başlamıştık. Gerçekten taklit ilim değildir ve mutlak mukallit olmaya razı olan, mukallidi olacağı konuda kendisini ilme kapatmış kişidir.
Küçük bir çocuğun dahi bir şeyler keşfettiğinde yüzündeki mutluluk kolayca okunabilir. Okul bu öğrenme şevki çiçeğinin üzerinde yıllarca tepinir. Belli bir yaştan sonra tekrar teşvik ederken yapmaya çalıştığımız şey bu çamura bulanmış, çiğnenmiş çiçeği diriltmeye çalışmaktır. Hiç çiğnenmeseydi işler bu kadar zor olmazdı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Okuma planlarının hedefleri sayfa odaklı mı yoksa süre odaklı mı olmalı?" Bu da sık sorulan bir sorudur. Ben genellikle süre bazlı plan­ ları tercih ederim. Zira bazı kitapların sayfa olarak hesaplanması çok yanıltıcı oluyor. Örneğin Gazzali'nin Mustasfa isimli eserinden bir sa­atte 5 sayfa okumak biraz hızlı kaçmış olabilir. Ama herhangi bir İs­lam tarihi kitabından saatte 50-70 sayfa gayet normaldir. Burada sayfa bazlı planlarda bu dengeyi tutturmak biraz zor oluyor. Özellikle başlangıç dönemlerinde "Şu kadar sayfa okuyacağım." şeklindeki hedefler sürekli çıtır çerez kitaplar okumaya sebep olabili­yor. İnsan hedef koyup ödül almayı sever. Bu şekilde çalışan için ödül de hafif kitaplardadır. İnsan ister istemez ödüle yönelir.
Bu bağlamda günde tek kitap okumayı verimli sürdürmek benim için imkansız. Zira sabah namazında okuduğum ağır eseri gün boyu okumak bir zihin için çok yorucu ve zamanla okuma süresini düşürür. Ayrıca o eseri akşam saatlerinde okumam da imkansız gibi. Yine günü sadece farklı kitaplarla bölmek değil, yazmak ve anlatmak ile bölmek de faydalıdır. Okumaktan yorulmuş bir zihin yazmakla din­lenir. Örneğin ben uzun süredir yanımda boş bir not defteri ve kalem taşımaya alıştım. Bir de şiir kitabı. Okumaktan zihnim yorulduğunda not defterime yazı taslakları çıkarırım, video başlıkları düşünürüm. Zihnim ve gözlerim dinlenir. Bu sayede ekrana da bakmamış olurum. Bu kitabın taslakları dahi ilk olarak not defterimde birkaç günde oluştu. Not defterime karalayacak bir şeyler bulamazsam ya da canım istemezse şiir okurum. Bunu da istemezsem şiir dinlerim. Birileri ile ilmi konular konuşmaya çalışırım. Bunların hepsi okumaktan farklı öğrenme faaliyetleridir ve zihni dinlendirir.
Reklam
Reklam
4.237 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.