Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Serhat

Avrupa tarihinde köleciliğin oldukça sağlam felsefi temel­lere sahip olmasının örnekleri çok fazladır. Modernitenin inşa olduğu zamanların hemen hemen tüm ünlü filozoflan köleci­liği bir şekilde onaylamışlardır. Örneğin Hegel (1770-1831) si­yah derili insanlann medeniyeti öğrenebilmeleri için köleliğin gerekli bir süreç olduğunu savunmuştur•
Reklam
Ortaçağ Avrupa'sındaki köleciliğin dini ve felsefi olmak üzere birbirini destekleyen iki ayn temeli vardı. Eski (Tevrat) ve Yeni Ahit'de (İncil) kölelik düzeni onaylanmış, kendilerine yönelik her türlü muameleye karşı sabır ve itaat tavsiye edilmiştir. Kö­lelik, Hıristiyanlığın kabul ettiği ve değiştirmek için herhangi bir çaba göstermediği, adeta eşya hukukunun ve devlet düzeninin parçası olarak kabullendiği bir olgudur. Köleler antik çağlarda korku ile sindirilip, itaate mecbur bırakılmalarına karşılık, Hı­ristiyanlık kölenin körü körüne itaatini içtenlikle uyulması ge­reken ahlaki bir görev olarak yüceltmişti
Köleleştirilen bu insanlann tek suçları derilerinin renkle­riydi. Giddens'ın verdiği sayılar dikkate alınırsa, on altıncı yüz­ yıldan başlayarak yaklaşık 15 milyon siyah derili insan Amerika kıtasına zorla götürüldüler. Bunların neredeyse 1 milyonu on altıncı yüzyılda, 1,3 milyonu on yedinci yüzyılda, 6 milyonu on sekizinci yüzyılda ve 2 milyonu da on dokuzuncu yüzyılda Amerika kıtasına götürüldüler. Beyaz tacirlerin kadırgalarında zincire vurularak götürülen bu insanlardan yarım milyonu aş­kın bir kesimi 30-40 gün süren eziyet ve işkence dolu yolcu­luğa dayanamayıp öldüler. Ancak güçlü ve dayanaklı olanlar hayatta kalabildi. Amerika'ya getirilen bu siyahı köleler en aşa­ğılık ve en ağır işlerde çalıştınldılar. Yolları onlar temizlediler, demiryollarını yine onlar döşediler. Yalnız çalıştınlmakla kal­madılar, savaşlara da katılmak zorunda bırakıldılar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Köleciliğin yakın tarihteki en önemli örneğini Amerika'daki kölecilik oluşturmaktadır. Amerika'da yerli halka yönelik uy­gulamaya konan etnik kıyım politikaları ile koca kıta eski meskünlarından temizlenirken, diğer yandan da Afrika'da ele geçirilen insanlar köle olarak Amerika'ya getirildiler. Özellikle Portekiz ve İspanyol tüccarlar kıtalararası bu insanlık dışı ti­caretin failleri oldular. Kıtalararası çalışan bu tüccarlar, sadece pamuğu, keresteyi, fildişini alıp satmakla yetinmeyip, insanı da bir ticari mal haline getirdiler. Afrika'dan topladıkları insanları ailelerinden, toplumlarından koparıp Amerika'ya götürdüler ve bu kara derili insanları beyaz patronlara, tıpkı bir mal gibi para karşılığında sattılar.
Aristoteles de, Platon gibi, hiyerarşik bir toplum modeli tasarlamıştır. Aristoteles'e göre bazı kimseler itaat etmek, bazı kimse­ler ise itaat ettirmek için yaratılmışlardır. Aristoteles'e göre köle, doğası gereği ancak kavrayışı olabilecek kadar düşünebilen fa­kat tam manasıyla akıldan mahrum olan bir kimsedir. Dolayı­ sıyla kölelik
Reklam
Köleciliğin felsefi temelleriyle ve inanç boyutuyla da sistemli bir anlayışa ulaştığı Antik Yunan toplumunda, Yunanlı olma­yan herkesin potansiyel köle olduğu anlayışı egemendi. Yu­nanlıların üstünlük duygusu ve Yunanlı olmayanları ifade eden barbarlann doğaları gereği güce itaate hazır oldukları düşün­cesi, Yunan köleciliğinin temel kabullerinden birisiydi.
Geçmişin köleci toplumlarında kölelerin sayısı oldukça çoktu. Antik Yunan ve Roma toplumunda nüfusunun yüzde 35'ini kölelerin oluşturduğu şehirler vardı; Demokrasinin beşiği gibi takdim edilen Atina bu şehirlerden birisiydi. Araştırmalar MÖ 5. yüzyıl Atina'sının nüfusunu 300.000 olarak göstermek­tedir. Bu nüfusun 170.000'i vatandaş statüsündeki hürlerden, 30.000'i yabancı uyruklu hürlerden ve 100.000'i de kölelerden oluşuyordu.
İnsanın kendini bilmemesi kadar kötü bir şey yok, diye söylendim sonra da. Haddini bilmeyene haddi bildirilir de kendini bilmeyene ne bildireceksiniz...
Birinci Devrim yenilir­se ne olmuş? Daha da akıllanır, ikincisini yaparız. Güle güle ve iyi şanslar. Seni bir daha görür müyüm bilıni­ yorum. Orası cehennem gibi olacak ama şimdi orada olabilmek için ömrümün on yılını verirdim.
Hayatımı yaşamaya değer kılan şey meraktır
Reklam
İnsanın karnını doyurana kadar ruhuna yardım edemezsiniz. Efendimiz'in kuzu­larını ekmekle, tereyağıyla, patatesle ve etle beslemek lazım ki ancak ondan sonra ruhları daha ileri besinleri almaya hazır hale gelsin.
Efendiden kastı Hz.İsa
Ne olursa olsun, geriye kalan tek şey var: Ernest'i çok mutlu ettim. Onun fırtınalı hayatına yeni bir endişe kaynağı olarak değil, huzur ve rahatlık getiren bir güç olarak girdim. Ona sükunet verdim. Ona olan aşkımın ödülüydü bu. Hiç değişmeyen, her zaman sahip oldu­ğum bir şeydi. Ona her şeyi unutturp zavallı yorgun gözlerinde mutluluğun ışığını görmekten daha çok beni ne memnun edebilirdi ki ...
İnsan her zaman prangasını şükranla taşımaz.
Farkındayız, yaşadığımız tecrübelerden dolayı gayet iyi biliyoruz ki hak, adalet, insanlık çağrıları size ulaşmıyor. Kalpleriniz, yoksulların kafalarını ezen ökçeleriniz kadar taşlaşmış sizin.
Fikir, hakaret kabul edilemez. Hakaret, doğası gereği çok duygusal bir şeydir.
3.689 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.