Kerim Birkan Demirel

Ibadet sayesinde Allah'a yönelmek, içimizdeki psikolojik patlamalara zemin oluşturan suçluluk duygularından kurtulmak imkânını buluruz. Nice somatik (bedeni) hastalıklar vardır ki, onların kaynağı psikolojiktir. Bu konunun önemi sebebiyle yeni bir ilim dalı (psikosomatik) doğmuştur. Mesela, üzüntü ve keder sebebiyle birtakım kimseler şeker, ülser vs. gibi hastalıklara düşmektedirler. Halbuki dua ve ibadetlerle üzüntülerin yıpratıcı tesirlerine karşı bir direnç, iråde gücü, mânevi bir rahatlık ve teselli bulmak mümkündür. Pek çok ruh hastalıklarında da, hastanın rahatsızlığının sebebi, ruhi ihtiyaçlarını ihmal etmiş olmasıdır.
Reklam
İbådet: "mükellefin nefsinin arzusu hilafına bile olsa Rab- bini tazim için yapmış olduğu davranışa denir. (Seyyid Şerif Cürcani, Ta'rifat, el-Müfredat fi Garibi'l-Kur'an)
Kişide dini olgunluğun teşekkülü, ancak onun davranış larına sosyal kontrol ve taklidin ötesinde, dini irådenin hå kim olmasıyla mümkündür. Bu da dini, taklidi olarak de- ğil, şuurlu ve irådeli olarak yåni ne yaptığını bilerek yaşamak demektir. Böyle olunca kişi, toplum içinde de, yalnızken de aynı davranış dürüstlüğünü gösterebilir, şahsiyeti bir bütün- lük arz eder. Nitekim peygamberlerin hayatları bu olgun ki- şiliğin birer modelini teşkil eder. Onlar ne söylemişlerse sözlerine uygun davranmışlar, bu davranışları yalnızken de toplum içinde de değişmemiştir. Öyleyse olgun bir dindar, peygamberin bir davranışını ör- nek alıp onun gibi yaşarken, sadece peygamberi taklit etmek, onun gibi davranmak için değil; peygamberin Allah'ın emri- ne uygun davrandığına ve onların bu davranışlarının doğru olduğuna inandığı için o şekilde davranmaktadır. Böylece o davranışı kendine mal etmekte, benimsemektedir. İbadet- lerini yaparken de bu şuur içinde, kendini sosyal kontrolün baskısından uzak, sadece Allah huzurunda hissetmektedir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Peki, bu vahiy olayının fenomenolojisini, "ilahi mesajın peygambere nasıl ulaştığını ilmi yönden açıklamak müm- kün müdür? Yukarıdaki bilgiler ışığında bu soruya nasıl bir cevap verilebilir? Vahiy esnasında peygamber çoğu zaman ar- kadaşlarıyla beraber bulunduğuna göre, vahiy bir ses ve gö- rüntü halinde arkadaşları tarafından idrak edilmediği hålde peygamber onu nasıl alıyor? M. Watt, bu konunun şuur-altı teorisiyle izah edilebilece- ğini söylemekte ve bu görüşü, gelenekleşmiş İslâmi görüşle şu şekilde birleştirmektedir: "Melek bu sözleri önce Hz. Mu- hammed'in şuuruna yerleştirdi; daha sonra onlar buradan şu- ur-üstüne çıktı. Ancak Watt'ın kendisinin de itiraf ettiği gibi şuur-altı konusundaki bilgiler henüz birtakım psikologların görüşleri olmaktan öte tam olarak aydınlatıcı seviyeye ulaş- mamıştır. Alt-şuur aslında zihnimizin çalışma tarzını anla- yabilmek için icat ettiğimiz bir hipotezden ibarettir. Bunun özelliği, duyularımızın çalıştığı hâllerde şuura aksetmeyen unsurları ihtiva etmesidir. Böylece rüya, ateşli hastalık, ilaçla uyuşma vs. hållerinde zihnimizi işgal eden alışılmadık şeyle- ri bu alt-suurun ortaya çıkması olarak kabul ediyoruz. Fakat alt-şuurun hakiki muhtevasının ne olduğunu bilmiyoruz.
İslam inancına göre din, Allah'ın gönderdiği emir ve ya sakları; ilim ise, tabiatın bilinmesi, açıklanmasıdır. Dini gön- deren de, tabiatı yaratan da Allah olduğuna göre din ile ilim arasında bir uygunluk olması, çatışma olmaması gerekir. Başka bir deyişle, vahiy ile aklın ters düşmemesi îcâp eder. Buna rağmen bir çatışma görülürse, bunun sebebi ya dinin veya ilmin gereği gibi bilinmemesi, anlaşılamamasıdır. Öy- leyse söz konusu olan, anlayışlardaki çatışmadır, din-ilim çatışması değil. Özakpınar'ın da dediği gibi, "Imån ve bilim arasında bir zıtlık görenler, bilimi de dini de hakkıyla anla- yamamış olanlardır."22
Reklam
Reklam
1.719 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.