Galgenfrist

Galgenfrist
@Borjgali
Gayret, hiçliğin içinde mitosları inşa eder ve sağlamlaştırır; bu temel sarhoşluk, "gerçekliğe" dair inancı kışkırtır ve ayakta tutar.
Emil Michel Cioran
Emil Michel Cioran
Modern Keşiş
Lise Mezunu
İstanbul
Ordu, 1992
403 okur puanı
Ekim 2019 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Cahilse kendi kendine öğrenebileceğine, hele ki bir başka cahile bir şey öğretebileceğine hayatta inanmaz. Zekâ dünyasından dışlananlar dışlanma kararlarını bizzat imzalarlar. Kısacası, özgürleşme döngüsüne başlamak gerekir.
Sayfa 22 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Bir zekânın bir başka zekâya tabi kılındığı yerde aptallaşma vardır.
Sayfa 20 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Günlük ihtiyaçların var olmaya devam ettiği yarın, aynı zamanda "ebedî dün"dür.
Sayfa 34 - İnsan YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ben de çayı çok severim :)
Shôbôgenzô'da da şöyle denmektedir: "Budaların, yaşlı ve saygın kişilerin günlük hayatı, çay içmek ve pirinç yemekten başka bir şey değildir."
Sayfa 31 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Yine mi pilav! :)
Bir Zen ustası olan Enchi Dai-an'ın, otuz yıl boyunca pirinçten başka bir şey yemediği söylenir.
Sayfa 31 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hegel, din felsefesi üzerine bir dersinde, dinin nesnesinin "Tanrı ve Tanrı'dan başka bir şey olmadığını" belirtir. Budizm de bir istisna oluşturmaz. Dolayısıyla Hegel, Budizm'in merkezi kavramı olan "hiç(liğ)i", basit bir şekilde Tanrı ile eşitler: "Mada", hiç(lik) ve var olmama (yokluk), en nihai ve en yüce olandır.
Sayfa 11 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Müslümanlar XI. asırda Hindistan'ı fethetmeden evvel Buda'nın öğretileri Doğu İran ve Maveraünnehir'de önemli ölçüde etkiliydi. Eski Baktriya krallığının başkenti olan ve çok sayıda tasavvuf ehline ev sahipliği yapmasıyla bilinen Belh şehrinde Budist manastırlarının yaygın olduğunu biliyoruz. Profesör Goldziher, şu önemli hususa dikkat çekmiştir; Sufi zâhid İbrahim bin Edhem, İslâm menkıbelerinde tahtını terk ederek yollara düşen bir derviş olan Belh emiri olarak nakledilmektedir: Bu menkıbeler, Buda'nın hayat hikayesinin tekrarıdır. Sufiler tespih kullanmayı Budist keşişlerden öğrenmiştir ve ayrıntıya girmeden rahatça iddia edebiliriz ki tasavvuf usûlü; nefis tezkiyesi, çile tefekkürü ve fikri inziva bağlamında Budizm'e çok şey borçludur. Fakat bu iki sistemin ortak yanları, yalnızca aralarındaki temel farkı açıkça ortaya koymaktadır. Özde, ikisi arasında dağlar kadar fark vardır. Budistler kendi nefislerini kendileri ıslah ederken, Sufiler bunu sadece Allah'ı bilme ve sevme yoluyla yapar.
Sayfa 18 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Elimizde çok az kesin delil bulunsa da, mârifet teorisinin ilk Sufi yorumundaki dikkat çekici konum, Hıristiyan gnostisizmiyle temaslı olduğunu akla getirmektedir. Tasavvufu "ilâhi hakikatlerin idraki" olarak tarif eden ve bu tarifi, bu sunuşun ilk sayfasında nakledilen Maruf-ı Kerhî'nin anne-babasının, Basra ile Vâsıt arasındaki sulak Babil ovalarında ikamet eden Sâbiiler olduğu rivayeti, dikkat edilmesi gereken bir husustur. Diğer Müslüman veliler de İsm-i Âzam'ın sırlarını öğrenmişlerdi. Bu sır, çölde seyahat ederken karşılaştığı bir adam tarafından İbrahim bin Ethem'e tebliğ edilmiş, o da bu sırrı söyler söylemez Hz. Hızır'ı ve Hz. İlyas'ı görmüş. Eski Sufiler, kendi manevi üstatlarına münasip gördükleri "sıddık" kelimesini Maniheistlerden devşirmişlerdir ve Mani inancının düalizme dönüşen daha sonraki bir tasavvuf ekolü, duyu organlarıyla algılanan şeylerin çeşitliliğinin, aydınlık ve karanlığın karışımından neşet ettiği görüşünü benimsemiştir.
Sayfa 16 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Merv kurultayında alınan kararlar çerçevesinde devletin kurucu liderlerinden olan Musa Yabgu b. Selçuk'a Herat ve Sistan hâkimiyeti verilmişti. Gazneliler'in hâkimiyetinde olan Herat, Sultan Mesud'un ölümünden sonra bir süreliğine sahipsiz kalmış, bu süreçte de şehir düzenli olarak Selçuklular'ın pek çok kez taarruzuna maruz kalmıştı. Bunlardan birinde ani bir saldırıyla şehri ele geçiren Musa Yabgu, Herat'ı da Selçuklu topraklarına katmış oldu. Ancak Gazneliler'in yeni hükümdarı olan Mevdud, Herat'ı tekrar geri almayı başardı. Bunun üzerine Çağrı Bey, Selçuklular adına şehri geri almak için mücadeleye giriştiyse de hastalığı sebebiyle bunu başaramadı. Diğer taraftan Mevdud'un Sistan hâkimiyeti hususunda mücadele ettiği Ertaş b. Yusuf Yınal'a yenilmesi sonrasında yaşanan kargaşadan istifade eden Musa Yabgu, ani bir baskınla Herat'a tekrar hâkim olmuştu.
Sayfa 79 - Kronik KitapKitabı yarım bıraktı
Gulam: Köle.
Ordunun Belh'e girmesinden kısa süre sonra, Selçuklular'ın Gazne'ye saldırmasından endişe eden Mesud, Hindistan'a gitmeye karar vermişti. Başta vezir olmak üzere diğer devlet adamlarının engelleme çabalarına rağmen kararını uygulamaya sokan Mesud, bu yolculuğu sırasında hazinesine göz diken gulamları tarafından öldürülecekti.
Sayfa 70 - Kronik KitapKitabı yarım bıraktı
Reklam
Herat'a çekilen Mesud, kendini içkiye ve eğlenceye vermiş, Selçuklular ile fazla ilgilenmemişti.
Sayfa 58 - Kronik KitapKitabı yarım bıraktı
Bayram namazında bu yapılır mı?
Küçük çaplı devam eden karşılıklı hücumlar gün boyunca sürmüş, bir sonraki gün Selçuklu kuvvetleri üç koldan taarruza geçmişti. O sıralarda Ramazan ayının sonları olması sebebiyle bayramdan sonra savaşmayı daha uygun bulan Sultan Mesud, bu saldırılara karşılık vermek istememişti. Ancak Selçuklular onun gibi düşünmüyordu. Hatta onlar bayram namazı için toplanan Gazneliler ordusuna ok yağdırmaktan geri kalmamış, karşılık verilince de geri çekilmişlerdi.
Sayfa 53 - Kronik KitapKitabı yarım bıraktı
Çünkü Selçuklular, daha ziyade atlı askerlerle savaşırken Gazneliler'in ordusunda azımsanmayacak sayıda fil bulunuyordu.
Sayfa 50 - Kronik KitapKitabı yarım bıraktı
Bunun için Cend veya Maveraünnehir'deki Müslüman bir valiye heyet göndererek kendilerine İslam'ı öğretecek din adamı göndermesini istemişti. Böylece genel itibariyle Gök Tanrı inancına mensup oldukları kabul gören Selçuk ve çevresindekiler İslam dinini kabul etmiş, ardından vergi için gelen Oğuz Yabgu Devleti memurlarını "Biz Müslümanız; Müslümanlar kâfirlere vergi vermez." diyerek geri göndermişlerdi.
Sayfa 18 - Kronik KitapKitabı yarım bıraktı
Majestik Oteli'nin önünden pembe, sarı, turuncu renklerin hâkim olduğu şehir manzarasına bakarken, bütün bu güzel ve şirin hayatın kısa sürede biteceğini bilmenin yol açtığı suçluluk duygusu o kadar ağır bastı ki, belki de yanıldığını düşündü Bonkowski Paşa.
Sayfa 45 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı yarım bıraktı