1920'lerde, en azından bir adam için, tek bir tercih vardı. Bu adamın adı Mustafa Kemal'di ve o Birinci Dünya Savaşı'ndan ününü artırarak çıkan tek Türk generaliydi. Savaşı kazanan güçler Osmanlı Devleti'ni aralarında paylaşırken, Mustafa Kemal direniş güçlerinin başına geçti ve İtilaf Devletleri tarafından sunulan şartlara karşı geldi; yeni kurulan Türkiye'nin lideri olduğunda da ülkeyi modernleştirdi ve Avrupa'nın parçası haline getirdi.
Neyin ortası? Nerenin doğusu? Bölge adını bile Avrupa'nın perspektifinden alıyor ve ona şekil veren aynı perspektif. Avrupalılar harita üzerinde mürekkeple çizgiler çektiler: Gerçekte var olmayan, dünyanın gördüğü en yapay sınırlardan bazıları.
Afrika aslında ABD'DEN üç kat daha büyüktür. Standart Mercator haritasına bir kez daha bakarsanız, Grönland'ın Afrika'yla aynı büyüklükte olduğunu görürsünüz ama Afrika aslında Grönland'ın on dört katıdır! ABD, Grönland, Hindistan, Çin, İspanya, Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık'ı Afrika'ya sığdırabilirsiniz ve geriye Doğu Avrupa'nın çoğu kısmı için hala yer kalır. Afrika'nın devasa bir kara parçası olduğunu biliyoruz ama haritalar genellikle kıtanın hakkını veremiyor.
NATO'NUN sivil lideri bir yıl Belçikalı, bir yıl Britanyalı olabilirdi ama askeri lider her zaman Amerikalı olacaktı ve NATO'DAKİ en büyük silah gücü açık farkla ABD'DEYDİ.
Coğrafya şartları, eğer bir siyasi oluşum gelip de "bir denizden ötekine dek" bu topraklara hakim olursa, bunun tarihteki en büyük güç olacağına çoktan karar vermişti.