Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Buket

Eskiden "çalışkan" kelimesi kullanılırdı, artık başarılı deniyor. Çünkü çalışkanlık süreç ile, başarı sonuç ile ilgili bir kavram.
Reklam
Çocuklara verilecek en büyük eğitimin evi sevmeyi, kendi kendini meşgul etmeyi öğretmek olduğuna inanıyorum.
Bundan elli yıl önce çocuğun karnını doyurup üstünü pak tutan bir anne görevini yerine getirmiş kabul ediliyordu. Çünkü "Anası kızına taht kurmuş, baht kuramamış" denirdi. Yani çocuğun geleceğini/kariyerini planlayıp gerçekleştirmek ebeveynin sorumluluğu dahilinde değildi. Ama bugün ebeveynler pedagojik anlayışların baskısı altında ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar: Şöyle yaparsam travma olur, böyle yaparsam psikolojik baskı olur düşüncesi, doğal davranmayı imkansızlaştırıyor. Ya da mesela, her çocuğun dışa dönük, özgüvenli olması, kendisini çok rahat ifade etmesi ideali... Bunu gerçekleştirmek için çocukların şımarık, bizim gibi eski kuşakların "edepsiz" diyeceği tutum ve davranışlarına aşırı anlayışla yaklaşıyor ebeveynler. Çocuğun ruh dünyası, ayrıntısıyla idrak edilip yönetebilecek bir proje, şekillendirilebilecek bir hamurmuş gibi!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Fotoğrafımız çekilirken aramızdan birinin yıllar sonra öleceğini hiçbirimiz bilmeden gülümsemiştik.
Sayfa 123Kitabı okudu
-Anlamıyorum. Büyütüyorsun. -Her mesele bizim ölçülerimizi alır. Sen bu kadar küçük değilsin.
Reklam
Şiddet din - yanlış bilgiler-, ahlak ve töre gibi gerekçelerle aklanmış ve kutsallaştırılmıştır.
"Mesele mekan değil doktorum, mesele zaman." demişti Murat Hoca bir keresinde. "Otuzundan sonra her yerde boğulabilir insan. Taşraymış metropolmüş, hiç fark etmez." Boğuluyordum.
Modern iç sesler, içimdeki postmodernist karmaşadan ürktüler.
Ketebe YayınlarıKitabı okudu
Başkalarına karşı olmadığım aşikardı da, kendime karşı dürüst müydüm bakalım? Hangi açlığı neyle bastırma telaşındaydım.
Sayfa 347Kitabı okudu
Sanki yılın ilk ayı ocak değildi de, okulların açılmasıyla birlikte hayatın ritmi değişeceği için eylüldü.
Reklam
Olabileceğimiz her şeyi gördük; kaçırdığımız her şeyi; ve bir an için diğerinin isteklerini kıskandık; kek kesildiğinde - bir kek, tek bir kek - kendi dilimlerinin yok oluşunu izleyen çocuklar gibi.
Sayfa 289 - İndigoKitabı okudu
İnsanları ele veren konuşma biçimleridir, ne söyledikleri değil.
"Dinlemek" kelimesinin kökü "tin" den geliyormuş. Tin, nefes demek, tinlenmek ise nefeslenmek. Dinlemek ise başka bir nefesi farketmek.
"Fransız balkonu" diye tabir edilen, sanırım dış dünyaya "fransız" kalmamızı arzu eden 40 santimetrelik bir çıkıntı. "Balkonmuş" gibi yani. "-mış gibi" yaşamlarımıza oldukça uygun bir biçim olsa gerek.
İçimdeki duvarları ve o duvarlardan kaldırılmış tabloları, onların yarattığı izleri düşünüyorum. Ne çok çivi görüyorum içimde. Hepsini binbir özenle çakmışım, binbir hevesle asmışım tabloları.
113 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.