Naif insanlara özgü bir durumdur bu, kendisi naif kaldıkça karşısındaki incelik yoksunu insana içerler. Naif insanın güzel duyguları nasıl daha güzelse kini de daha derindir. Bu dünyaya göre olmadığını bile düşünür, oysa dünya onun gibilerin daha fazla olmasının gerektiği bir yerdir.
Bir komutan, bir yargıç, bir münzevi ve nihayetinde sade bir hizmetkar olan Virata'nın öyküsü. İnsanlar ne kadar da dünyevi şeylerin övgüsüne meraklıydı, bundan dolayı Virata'ya hep övgü dolu lakaplar verdiler. Oysa Virata bunları hiç umursamadan, her gün bu dünyadaki sorularına bulmaya cevap çalıştı, insanların gözünde en değersizleştiği gün onun huzur günüydü...
Ya sahiden bir yokluk denizinde kaybolmuşlardı; ya da bir bilge gibi susmayı öğrendiler bize eşlik etseler de. Sonrasının cevabını sadece onlar bilebilirdi, eğer ki bir yokluksa onların da bilemeyeceği bir çukurdu "sonrası".
En ağır yüktür bir beklentiyi yıkmak, kimileri hiç muhasebesini yapmasa da bizim yüreklerimiz hep ezilir yıkılan beklentiler karşısında. O yüzden düş kırmamak için beklentiye sokan dilden kaçınmak mantıklı olanıdır, ya da can pahasına o beklentiyi gerçek kılmak. Üzgün bir çift gözün, hayatınız boyunca sizi izlemesinden daha iyidir canı dahi feda kılmak.
Ahlakı nasıl ve nereden ele alacağımız hep meçhul bir sorundur. Bu sebeple ahlakı hiç ele almamak gerekir, insan her zaman tutarlı olanı aramalıdır. Geri kalan tüm arayışlar ve bulgular müdahil olma hadsizliğini içerir.
450'li yıllarda başlayan Yahudi halkının bir hikayesini anlatan akıcı eser. Kutsal saydıkları yedi kollu Menora Şamdan'ının, Roma'da başlayıp İstanbul'da devam edip Kudüs'te biten öyküsü. O zamanlar bir çocuk olan Benyamin'in upuzun hayatı üzerinden okuyoruz bu öyküyü. Stefan Zweig'in döneme bire bir götüren lezzetli anlatımı, yazarın acıklı ve erken sonuna olan hüznümüzü biraz daha derinleştiriyor.
Gömülü ŞamdanStefan Zweig · Can Yayınları · 202014,1bin okunma
Ne kadar acımasızdın kendinle konuşurken; oysa ne hayallerindeki gibi bir ihtişamın olacaktı, ne de şu an hissettiğin gibi bir acziyetin... Hem her şey umduğun gibi gitse, o ihtişamlı hayallerin ne tadı kalır? Yeri gelir o hayaller, gerçeğini yaşayanlarınkinden güzeldir.
“Bir tıraş, bir viski, peki ya sonra?”
Agatha Christie’nin içinde Poirot veya Marple barındırmaksızın yarattığı en iyi romandır. Kanaatime göre en sağlam kurgusudur, 13 yaşında okuduğum bu kitabın, hala bazı yerlerini ve çocukken hissettiğim dehşeti unutamıyorum. Okumayan herkese tavsiye ediyorum.
On Küçük ZenciAgatha Christie · Altın Kitaplar · 200632,1bin okunma